English    Türkçe    فارسی   

1
2277-2286

  • O ise “Sofrayı yaydım, Hakk’ın vekiliyim, halife oğluyum” diye bağırıp durmaktadır.
  • او ندا کرده که خوان بنهاده‌‌ام ** نایب حقم خلیفه زاده‌‌ام‌‌
  • “ Ey aşağılık sâf kişiler, gelin... gelin de ihsan keremimin sofrasından, kimse mâni olmaksızın yeyin” demektir.
  • الصلا ساده دلان پیچ پیچ ** تا خورید از خوان جودم سیر هیچ‌‌
  • Onlar da onun başına toplanırlar. Nimet ve ihsan istedikçe yalancı şeyh “ Yarın” der. Fakat bir türlü o yarın gelip çatmaz.
  • سالها بر وعده‌‌ی فردا کسان ** گرد آن در گشته فردا نارسان‌‌
  • Âdemoğlunun, az çok sırrı meydana çıkabilmek için uzun zamanlar lâzımdır. 2280
  • دیر باید تا که سر آدمی ** آشکارا گردد از بیش و کمی‌‌
  • Tek duvarın altında define mi var, yoksa yılan karınca ejderha yuvası mı?
  • زیر دیوار بدن گنج است یا ** خانه‌‌ی مار است و مور و اژدها
  • O yalancı şeyhin hiçbir şey olmadığı meydana çıkıncaya kadar tâlibin de ömrü tükenmiş olur: artık anlamanın ne faydası var?
  • چون که پیدا گشت کاو چیزی نبود ** عمر طالب رفت آگاهی چه سود
  • Bazen bir mürit, dâvacı ve yalancı bir şeyhe adamdır diye sadkatle inanır, itikat eder. Bu itikat yüzünden öyle bir makama erişir ki şeyhi, o makamı ruyada bile görmemiştir. Bu suretle müride su ve ateş bile zarar vermez. Halbuki şeyhe zararlıdır. Fakat bu. nadirdir
  • در بیان آن که نادر افتد که مریدی در مدعی مزور اعتقاد به صدق ببندد که او کسی است و بدین اعتقاد به مقامی برسد که شیخش در خواب ندیده باشد و آب و آتش او را گزند نکند و شیخش را گزند کند و لیکن به نادر نادر
  • Fakat nadir olarak tâlibin itikadındaki parlaklık yüzünden şeyhin yalanı tâlibe faydalı olur.
  • لیک نادر طالب آید کز فروغ ** در حق او نافع آید آن دروغ‌‌
  • Şeyhi, can sanır, ceset çıkar ama tâlip, kendi iyi niyeti yüzünden öyle bir makama erişir ki...
  • او به قصد نیک خود جایی رسد ** گر چه جان پنداشت و آن آمد جسد
  • Hali, tıpkı gece ortasında kıble arayana benzer. Kıble bulunmasa bile namazı caizdir. 2285
  • چون تحری در دل شب قبله را ** قبله نی و آن نماز او روا
  • Dâvacı ve yalancı şeyhin can kıtlığı gizlidir. Fakat bizdeki ekmek kıtlığı meydanda.
  • مدعی را قحط جان اندر سر است ** لیک ما را قحط نان بر ظاهر است‌‌