English    Türkçe    فارسی   

1
2363-2372

  • Sen armut ağacı tepesinden böyle görüyorsun. Aşağı in de sende o şüphe kalmasın.
  • بر سر امرودبن بینی چنان ** ز آن فرود آ تا نماند آن گمان‌‌
  • Biraz dönersen başın dönmeğe başlar; evi dönüyor görürsün... Halbuki dönen sensin!
  • چون که بر گردی و سر گشته شوی ** خانه را گردنده بینی و آن توی‌‌
  • Herkesin hareketi, görüşü, bulunduğu makama göredir. Herkes, âleme kendi görüş dairesinden bakar. Mavi cam, güneşi mavi gösterir; kızıl cam kızıl. Camların rengi olmazsa beyaz olurlar. Beyaz cam, öbür camların hepsinden daha doğru gösterir, hepsinin de başı, imamı odur.
  • در بیان آن که جنبیدن هر کسی از آن جا که وی است هر کس را از چنبره‌‌ی وجود خود بیند، تابه‌‌ی کبود آفتاب را کبود نماید و سرخ سرخ نماید چون تابه از رنگها بیرون آید سپید شود از همه تابه‌‌های دیگر او راست‌‌گوتر باشد و امام باشد
  • Ebucehil, Ahmed’i görüp “Beni Hâşim’den çirkin bir çehre zuhur etti” dedi. 2365
  • دید احمد را ابو جهل و بگفت ** زشت نقشی کز بنی هاشم شگفت‌‌
  • Ahmet ona dedi ki: “ Haddini tecavüz ettinse de doğru söyledin.”
  • گفت احمد مر و را که راستی ** راست گفتی گر چه کار افزاستی‌‌
  • Sıddîk görüp “Ey güneş! Ne doğudasın, ne batıdan. Lâtif bir surette parla, âlemi nurlandır” dedi.
  • دید صدیقش بگفت ای آفتاب ** نی ز شرقی نی ز غربی خوش بتاب‌‌
  • Ahmet dedi ki: “Ey aziz, ey değersiz dünyadan kurtulan! Doğru söyledin.”
  • گفت احمد راست گفتی ای عزیز ** ای رهیده تو ز دنیای نه چیز
  • Orada bulunanlar “ Ey halkın ulusu, ikisi birbirine zıt söz söyledi, sen ikisine de doğru söyledin, dedin... “Neden?” diye sordular.
  • حاضران گفتند ای صدر الوری ** راست گو گفتی دو ضد گو را چرا
  • Peygamber “Ben Tanrı eliyle cilâlanmış bir aynayım. Türk, Hintli nasılsalar, bende o sûreti görürler” dedi. 2370
  • گفت من آیینه‌‌ام مصقول دست ** ترک و هندو در من آن بیند که هست‌‌
  • Kadın! Eğer beni tamahkâr görüyorsan bu kadınca arayıştan yüksel!
  • ای زن ار طماع می‌‌بینی مرا ** زین تحری زنانه برتر آ
  • Kanaate dair söz söylemek, tamaha benzer ama hakikatte rahmettir. O nimetin bulunduğu yerde tamah ne gezer?
  • این طمع را ماند و رحمت بود ** کو طمع آن جا که آن نعمت بود