- Tabiata inananlar; gök bir yumurtadır, yer de onun sarısı diye itikat etmişlerdir.
- چون حکیمک اعتقادی کرده است ** کاسمان بیضه زمین چون زرده است
- Birisi, “Bu yeryüzü, yeri kaplayan göğün ortasında nasıl duruyor?
- گفت سائل چون بماند این خاکدان ** در میان این محیط آسمان
- Havaya asılmış bir kandil gibi ne aşağıya gitmekte, ne yukarı çıkmakta” dedi.
- همچو قندیلی معلق در هوا ** نی به اسفل میرود نی بر علی
- O hakîm, “Altı cihetten de göğün çekmesi yüzünden hava ortasında kalır. 2485
- آن حکیمش گفت کز جذب سما ** از جهات شش بماند اندر هوا
- Mıknatıstan bir yuvarlak olsa ortasına konan demir, ortada kalır” diye cevap verdi.
- چون ز مغناطیس قبهی ریخته ** در میان ماند آهنی آویخته
- Öteki hakîm de “Sâf gök, kara toprağı kendisine çekmez.
- آن دگر گفت آسمان با صفا ** کی کشد در خود زمین تیره را
- Onu altı taraftan da iter. Ondan dolayı da yeryüzü, kuvvetli yeller ortasında muallâkta kalmıştır” dedi.
- بلکه دفعش میکند از شش جهات ** ز آن بماند اندر میان عاصفات
- Kemâl ehlinin gönülleri de firavunların canlarını böyle defeder de, onlar dalâletde kalırlar.
- پس ز دفع خاطر اهل کمال ** جان فرعونان بماند اندر ضلال
- Onları bu cihan da defeder, o cihan da. O yolsuzlar da bu yüzden o cihandan da mahrum kalırlar, bu cihanda da. 2490
- پس ز دفع این جهان و آن جهان ** ماندهاند این بیرهان بیاین و آن
- Ululuk sahibi Tanrının kullarından, velîlerden baş çeker, uzaklaşırsan bil ki onlar senden hoşlanmıyorlar, onlar seni istemiyorlar.
- سرکشی از بندگان ذو الجلال ** دان که دارند از وجود تو ملال