- Mıknatıstan bir yuvarlak olsa ortasına konan demir, ortada kalır” diye cevap verdi.
- چون ز مغناطیس قبهی ریخته ** در میان ماند آهنی آویخته
- Öteki hakîm de “Sâf gök, kara toprağı kendisine çekmez.
- آن دگر گفت آسمان با صفا ** کی کشد در خود زمین تیره را
- Onu altı taraftan da iter. Ondan dolayı da yeryüzü, kuvvetli yeller ortasında muallâkta kalmıştır” dedi.
- بلکه دفعش میکند از شش جهات ** ز آن بماند اندر میان عاصفات
- Kemâl ehlinin gönülleri de firavunların canlarını böyle defeder de, onlar dalâletde kalırlar.
- پس ز دفع خاطر اهل کمال ** جان فرعونان بماند اندر ضلال
- Onları bu cihan da defeder, o cihan da. O yolsuzlar da bu yüzden o cihandan da mahrum kalırlar, bu cihanda da. 2490
- پس ز دفع این جهان و آن جهان ** ماندهاند این بیرهان بیاین و آن
- Ululuk sahibi Tanrının kullarından, velîlerden baş çeker, uzaklaşırsan bil ki onlar senden hoşlanmıyorlar, onlar seni istemiyorlar.
- سرکشی از بندگان ذو الجلال ** دان که دارند از وجود تو ملال
- Onların kehlibarları vardır, meydana çıkarırlarsa senin saman çöpü gibi olan varlığını deliye döndürür, kendilerine çekerler.
- کهربا دارند چون پیدا کنند ** کاه هستی ترا شیدا کنند
- Kehlibarlarını saklarlarsa derhal seni azgınlığa teslim ederler.
- کهربای خویش چون پنهان کنند ** زود تسلیم ترا طغیان کنند
- Hayvanlık mertebesi nasıl insanlığa esir ve mağlûpsa.
- آن چنان که مرتبهی حیوانی است ** کاو اسیر و سغبهی انسانی است
- İnsan mertebesinin de Tanrı velîlerinin elinde hayvan gibi mağlûp olduğunu anla ey yoksul! 2495
- مرتبهی انسان به دست اولیا ** سغبه چون حیوان شناسش ای کیا