English    Türkçe    فارسی   

1
2561-2570

  • O ağlarken aklı diyordu ki: “Bu ağlama neden? Seninle eğlenen o çeşit bir kavme ağlamak reva mı?
  • عقل او می‌‌گفت کین گریه ز چیست ** بر چنان افسوسیان شاید گریست‌‌
  • Neye ağlıyorsun, söyle. Yaptıkları işlere mi? O gidişleri kötü kin askerine mi?
  • بر چه می‌‌گریی بگو بر فعلشان ** بر سپاه کینه توز بدنشان‌‌
  • Onların paslı karanlık gönüllerine mi, yılan gibi zehirli dillerine mi?
  • بر دل تاریک پر زنگارشان ** بر زبان زهر همچون مارشان‌‌
  • Onların Segsar’larınkine benzeyen nefes ve dişlerine mi? Akrep yatağı olan ağız ve gözlerine mi?
  • بر دم و دندان سگسارانه‌‌شان ** بر دهان و چشم کژدم خانه‌‌شان‌‌
  • İnatlarına mı, alaylarına mı, kınamalarına mı? Şükret; bak, Tanrı onları nasıl hapsetti, helâk eyledi! 2565
  • بر ستیز و تسخر و افسوسشان ** شکر کن چون کرد حق محبوسشان‌‌
  • Elleri eğri, ayakları eğri, gözleri eğri, bakışları eğri, savaşları eğri, öfkeleri eğri...
  • دستشان کژ پایشان کژ چشم کژ ** مهرشان کژ صلح‌‌شان کژ خشم کژ
  • Onlar, geçmişleri taklit edip naklettikleri reylere uyduklarından bu akıl pîrinin başına ayak bastılar.
  • از پی تقلید و معقولات نقل ** پا نهاده بر جمال پیر عقل‌‌
  • Birbirlerine görünmek ve duyulmak kaygısı ile hür ihtiyar olmadılar, kart eşek oldular.
  • پیر خر نی جمله گشته پیر خر ** از ریای چشم و گوش همدگر
  • Tanrı cehennemlikleri göstermek üzere dünyaya cennetten kullar getirdi...”
  • از بهشت آورد یزدان بردگان ** تا نمایدشان سقر پروردگان‌‌
  • Tanrı iki deniz yarattı,birbirlerine kavuştukları halde aralarında bir perde vardır,birbirlerine karışmazlar“ âyetlerinin mânası
  • در معنی آن که مرج البحرين يلتقیان بينهما برزخ لا يبغیان
  • Cehennemlikler, cennetlikler bir dükkânda otururlar. Aralarında bir perde vardır, birbirlerine karışmazlar. 2570
  • اهل نار و خلد را بین هم دکان ** در میانشان برزخ لا یبغیان‌‌