- Üç gün, üç gece sonra şaşkın ve meyus, ümitsiz bir halde dükkânda otururken
- بعد سه روز و سه شب حیران و زار ** بر دکان بنشسته بد نومید وار
- Ve binlerce gussaya, gama eş olup; bu kuş acaba ne vakit konuşacak; diye düşünüp dururken,
- مینمود آن مرغ را هر گون شگفت ** تا که باشد کاندر آید او بگفت
- Ansızın tas ve leğen dibi gibi tüysüz kafası ile bir Cevlaki geçiyordu.
- جولقیی سر برهنه میگذشت ** با سر بیمو چو پشت طاس و طشت
- Dudu, hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı: 260
- طوطی اندر گفت آمد در زمان ** بانگ بر درویش زد که هی فلان
- “Ey kel, neden kellere karıştın; yoksa sen de şişeden gülyağı mı döktün?! “
- از چه ای کل با کلان آمیختی ** تو مگر از شیشه روغن ریختی
- Onun bu kıyasından halk gülmeye başladı. Çünkü dudu, hırka sahibini kendisi gibi sanmıştı.
- از قیاسش خنده آمد خلق را ** کو چو خود پنداشت صاحب دلق را
- Temiz kişilerin işini kendinden kıyas tutma, gerçi yazıda (aslan manasına gelen) şîr, (süt manasına gelen) şîre benzer.
- کار پاکان را قیاس از خود مگیر ** گر چه ماند در نبشتن شیر و شیر
- Bütün âlem bu sebepten yol azıttılar. Tanrı Abdallarından az kişi agâh oldu.
- جمله عالم زین سبب گمراه شد ** کم کسی ز ابدال حق آگاه شد
- Peygamberlerle beraberlik iddia ettiler (biz de onlar gibiyiz dediler); Velîleri de kendileri gibi sandılar. 265
- همسری با انبیا برداشتند ** اولیا را همچو خود پنداشتند
- Dediler ki: “İşte biz de insanız, onlar da insan. Bizde uyumaya ve yemeğe bağlıyız, onlar da.
- گفته اینک ما بشر ایشان بشر ** ما و ایشان بستهی خوابیم و خور