- Acı tatlı; bu gözle görünmez. Basiret ehli, onları, akıbet penceresinden görmeyi bilir.
- تلخ و شیرین زین نظر ناید پدید ** از دریچهی عاقبت دانند دید
- Akıbeti gören göz, doğruyu görebilir. Âhiri gören göz ise gururdan, körlükten ibarettir.
- چشم آخر بین تواند دید راست ** چشم آخر بین غرور است و خطاست
- Nice tatlılar vardır ki şeker gibidir, fakat o şeker içinde zehir gizlidir.
- ای بسا شیرین که چون شکر بود ** لیک زهر اندر شکر مضمر بود
- Aklı en üstün, anlayışı en keskin olan, kokudan anlar. Öbürüyse ancak dudağına, dişine değince fark eder. 2585
- آن که زیرکتر به بو بشناسدش ** و آن دگر چون بر لب و دندان زدش
- Şeytan “Yiyin” diye bağırır ama o adamın dudağı zehri, boğazına varmadan reddeder.
- پس لبش ردش کند پیش از گلو ** گر چه نعره میزند شیطان کلوا
- Başka biri boğazına varınca anlar, bir başkası yer, bedenini berbat edince anlar.
- و آن دگر را در گلو پیدا کند ** و آن دگر را در بدن رسوا کند
- Zehir; diğer birisinde abdest bozarken yanış yapar; zaman zaman ciğerini delen bir acı peyda eder.
- و آن دگر را در حدث سوزش دهد ** ذوق آن زخم جگر دوزش دهد
- Bir başkasında zehrin eseri; günler, aylar geçtikten sonra görünür. Diğer birisinde ise ölümden ve Sûr üfürüldükten sonra meydana çıkar.
- و آن دگر را بعد ایام و شهور ** و آن دگر را بعد مرگ از قعر گور
- Eğer o kişiye mezarda mühlet verirlerse mutlaka mahşer günü azap ederler. 2590
- ور دهندش مهلت اندر قعر گور ** لا بد آن پیدا شود یوم النشور
- Her otun, her şekerin zamanede bir oluş müddeti vardır.
- هر نبات و شکری را در جهان ** مهلتی پیداست از دور زمان