English    Türkçe    فارسی   

1
2595-2604

  • Bunu duydun ya; her kılın kulak kesilsin... Bu duyduğun âbıhayattır, afiyet olsun! 2595
  • Bu söze söz deme, âbıhayat de. Bu sözü, eski harfler teninde yepyeni bir ruh olarak gör.
  • Arkadaş; başka bir nükte daha duy. Bu nükte can gibi hem apaçık, meydandadır, hem gayet ince ve gizli.
  • Bir yer olur ki bu yılan zehri, Tanrı’nın tasarruflarıyla gayet tatlı ve lezzetli bir hale gelir.
  • Bir yerde zehirdir, bir yerde ilâç... Bir yerde küfürdü, bir yerde tam lâyık ve yerinde.
  • Orada cana zarar verir ama burada derman kesilir. 2600
  • Su, koruk içinde ekşidir; fakat üzüme gelince tatlılaşır, güzelleşir.
  • Sonra küpün içine girince acır, haram olur...Sirke olunca ne güzel katıktır!
  • Müridin, küstahlık ederek kâmil vlî ne yaparsa yapması lâyık değildir. Çünkü helva, hekime ziyan vermez ama hastaya ziyan verir. Soğuk ve kar, olmuş üzüme dokunmaz, fakat koruğa dokunur. Çünkü koruk, daha kemâle gelmemiştir; yoldadır; “ Liyağfire lekellâhu mâ tekaddeme min zenbike ve ma teahhar “ haline gelmemiştir
  • Velî, zehir yese bal olur, fakat talip yese aklı kararır zarara uğrar.
  • Süleyman ”Rabbi hebli” demiş, yani “”Benden başkasına bu saltanatı verme.”