- Ne dersen ben sana tâbiim; emrin, ister iyi olsun, ister kötü... ona bakmam.
- هر چه گویی من ترا فرمانبرم ** در بد و نیک آمد آن ننگرم
- Senin uğruna feda olayım; çünkü seni seviyorum. Sevgi; insanı kör eder, sağır yapar.” 2645
- در وجود تو شوم من منعدم ** چون محبم حب یعمی و یصم
- Kadın “Sahiden beni seviyor musun, yoksa hile ile sırrımı öğrenmek mi istiyorsun?” dedi.
- گفت زن آهنگ برم میکنی ** یا به حیلت کشف سرم میکنی
- Erkek dedi ki: “Gizli sırları bilen ve Âdem Safi’yi yaratan Tanrı hakkı için (Seni seviyorum).
- گفت و الله عالم السر الخفی ** کافرید از خاک آدم را صفی
- Tanrı, Âdem’e üç arşın bir boy verdiği halde ruhlarda, levhlerde ne varsa hepsini gösterdi.
- در سه گز قالب که دادش وا نمود ** هر چه در الواح و در ارواح بود
- Tanrı, ona ezelden ebede kadar ne varsa ve ne olacaksa, önceden ve “Allemelesmâ” sından ders verdi, öğretti.
- تا ابد هر چه بود او پیش پیش ** درس کرد از علم الاسماء خویش
- Bu suretle melekler, onun ders vermesine hayran oldular, kendilerinden geçtiler. Onun takdisiyle başka bir mukaddesliğe eriştiler. 2650
- تا ملک بیخود شد از تدریس او ** قدس دیگر یافت از تقدیس او
- Âdem’in yüzünden nail oldukları fütuhata, göklerde bile erişememişlerdir.
- آن گشادیشان کز آدم رو نمود ** در گشاد آسمانهاشان نبود
- Âdem’in o pak ruhunun fezasına nispetle yedi gök sahası bile dardı.
- در فراخی عرصهی آن پاک جان ** تنگ آمد عرصهی هفت آسمان
- Peygamber dedi ki “Tanrı; 'Ben yücelere, aşağılara sığmam.
- گفت پیغمبر که حق فرموده است ** من نگنجم هیچ در بالا و پست