- Bu tesbih ve tehlinin nurunu, dedikoduya satıyorsun” dedik.
- نور این تسبیح و این تهلیل را ** میفروشی بهر قال و قیل را
- Tanrı hükmü, bize rahmet yaygısını döşedi:”Açıkça istediğinizi söyleyin. 2670
- حکم حق گسترد بهر ما بساط ** که بگویید از طریق انبساط
- Tek evlâtların babalarına söyledikleri gibi ağzınıza ne gelirse çekinmeden deyin.
- هر چه آید بر زبانتان بیحذر ** همچو طفلان یگانه با پدر
- Çünkü bu sözler, yaraşmasa bile rahmetim, gazabımdan artıktır.
- ز آن که این دمها چه گر نالایق است ** رحمت من بر غضب هم سابق است
- Ey melek! Bunu meydana çıkarmak için gönlünüze şüpheler salmaktayım;
- از پی اظهار این سبق ای ملک ** در تو بنهم داعیهی اشکال و شک
- Sen söyleyesin; ben darılmayayım, gazaplanmayayım. Bu suretle de benim hilmimi inkâr eden ağız açamasın.
- تا بگویی و نگیرم بر تو من ** منکر حلمم نیارد دم زدن
- Her nefeste bizim hilmimizden yüzlerce baba yüzlerce ana doğar, yokluğa dalıp mahvolur. 2675
- صد پدر صد مادر اندر حلم ما ** هر نفس زاید در افتد در فنا
- O babaların, o anaların hilmi, şefkati, bizim hilim ve şefkat denizimizin köpüğüdür. Köpük gider gelir ama deniz bâkidir dedi.”
- حلم ایشان کف بحر حلم ماست ** کف رود آید ولی دریا به جاست
- Hayır, ne dedim? O inciye karşı bu sedef, köpük değil, köpüğünün köpüğüdür.
- خود چه گویم پیش آن در این صدف ** نیست الا کف کف کف کف
- İşte o köpük hakkı için, o sâf deniz hakkı için bu söz bir sınama, bir lâf değil.
- حق آن کف حق آن دریای صاف ** که امتحانی نیست این گفت و نه لاف