- İşte o köpük hakkı için, o sâf deniz hakkı için bu söz bir sınama, bir lâf değil.
- حق آن کف حق آن دریای صاف ** که امتحانی نیست این گفت و نه لاف
- Sevgiden, vefadan, boyun büküp teslim olmadan ileri gelmiştir. Huzuruna varacağım Tanrı hakkı için.
- از سر مهر و صفاء است و خضوع ** حق آن کس که بدو دارم رجوع
- Bu hevesim, sence sınamadan ibaretse bu sınamamı sına. 2680
- گر به پیشت امتحان است این هوس ** امتحان را امتحان کن یک نفس
- Sırrını saklama ki sırrım meydana çıksın. Elimden geleni; gücümün yettiğini buyur!
- سر مپوشان تا پدید آید سرم ** امر کن تو هر چه بر وی قادرم
- Gönlündekini benden gizleme de benim gönlümdeki de ortaya çıksın bu suretle ne yapabileceksem kabul edeyim.
- دل مپوشان تا پدید آید دلم ** تا قبول آرم هر آن چه قابلم
- Fakat nasıl edeyim; elimde ne çare var? Bir bak hele, canım ne işe yarar ki?
- چون کنم در دست من چه چاره است ** در نگر تا جان من چه کاره است
- Kadının kocasına rızık isteme yolunu göstermesi, onun da kabul etmesi
- تعیین کردن زن طریق طلب روزی کدخدای خود را و قبول کردن او
- Kadın dedi ki:”Bir güneş doğmuş, bütün cihan ondan aydınlanmıştır.
- گفت زن یک آفتابی تافته ست ** عالمی زو روشنایی یافته ست
- O Tanrı vekili, Tanrı halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir. 2685
- نایب رحمان خلیفهی کردگار ** شهر بغداد است از وی چون بهار
- O padişaha ulaşabilirsen padişah olursun. Ne vakte kadar ikbal sahibi olmayanların yanına gidip duracaksın?
- گر بپیوندی بدان شه شه شوی ** سوی هر ادبار تا کی میروی
- İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?
- همنشینی مقبلان چون کیمیاست ** چون نظرشان کیمیایی خود کجاست