- Hulâsa, Arap testiyi alıp yola düştü. Gece, gündüz onu taşımaktaydı.
- پس سبو برداشت آن مرد عرب ** در سفر شد میکشیدش روز و شب
- Testiye bir ziyan gelecek diye korkusundan titreyerek çölden ta... şehre kadar götürdü. 2730
- بر سبو لرزان بد از آفات دهر ** هم کشیدش از بیابان تا به شهر
- Kadın da evde seccadesini yaymış, namaz kılıp dua etmekte;
- زن مصلا باز کرده از نیاز ** رب سلم ورد کرده در نماز
- “Suyumuzu, bayağı kişilerden koru...Ya Rabbi, bu inciyi o denize ulaştır.
- که نگه دار آب ما را از خسان ** یا رب آن گوهر بدان دریا رسان
- Her ne kadar kocam uyanıktır, hünerlidir ama incinin binlerce düşmanı olur.
- گر چه شویم آگه است و پر فن است ** لیک گوهر را هزاران دشمن است
- Cevher dediğin de nedir ki... Bu su Kevser suyudur. İncinin aslı, bunun bir katrasıdır” diyordu.
- خود چه باشد گوهر آب کوثر است ** قطرهای زین است کاصل گوهر است
- Kadının ağlayıp yalvarması; erkeğin derdi ve ağır yükü bereketiyle, 2735
- از دعاهای زن و زاری او ** وز غم مرد و گرانباری او
- Arap, testiyi hırsızlara kaptırmadan, taşla kırdırmadan durup dinlenmeksizin ta Hilâfet Şehrine kadar götürdü.
- سالم از دزدان و از آسیب سنگ ** برد تا دار الخلافه بیدرنگ
- Orada bir tapu gördü ki nimetlerle dolu. Haceti olanlar oraya tuzaklarını yaymışlar?
- دید درگاهی پر از انعامها ** اهل حاجت گستریده دامها
- Zaman, zaman her tarafta bir haceti olan o tapudan ihsana nail olmuş, hil’atler elde etmiş.
- دم به دم هر سوی صاحب حاجتی ** یافته ز آن در عطا و خلعتی