English    Türkçe    فارسی   

1
2736-2745

  • Arap, testiyi hırsızlara kaptırmadan, taşla kırdırmadan durup dinlenmeksizin ta Hilâfet Şehrine kadar götürdü.
  • Orada bir tapu gördü ki nimetlerle dolu. Haceti olanlar oraya tuzaklarını yaymışlar?
  • Zaman, zaman her tarafta bir haceti olan o tapudan ihsana nail olmuş, hil’atler elde etmiş.
  • O kapı; kâfire, Müslüman’a, güzele, çirkine güneş gibi… Hattâ cennet gibi.
  • Bir bölük halk gördü, huzurda bezenmiş duruyor. Bir bölük halk gördü ayakta, hizmet bekliyor. 2740
  • Süleyman’dan karıncaya kadar herkes, neşe içinde... Hepsi Sûr üfürülmüş te dirilmiş canlar gibi.
  • Görünüşe aldananlar, cevherlere gark olmuşlar... İç yüzüne ehemmiyet verenler, mâna denizini bulmuşlar.
  • Himmetsizler, himmete erişmiş... Himmet sahipleri nimete erişmiş!
  • Yoksul, nasıl ihsana ve ihsan sahibine âşıksa ihsan sahibi de yoksula âşıktır. Yoksulun sabrı çoksa ihsan sahibi onun kapısına gelir. İhsan sahibinin sabrı fazlaysa yoksul, onun kapısına varır. Fakat yoksulun sabrı, kemalidir, ihsan sahibinin sabrı ise noksanı
  • Kapıdan ses gelmekteydi: Ey istekli, gel! Cömertlik, yoksul gibi, yoksullara muhtaçtır.
  • Cilalı ve tozsuz ayna arayan güzeller gibi cömertlik de yoksul ve zayıf kişileri arar. 2745