English    Türkçe    فارسی   

1
2750-2759

  • Şu halde yoksullar, Tanrı cömertliği aynalarıdır. Hak ile Hak olan ve varlıktan tamamı ile geçen hakikî yoksullarsa mutlak nur olmuşlardır. 2750
  • پس گدایان آیت جود حق‌‌اند ** و آن که با حقند جود مطلق‌‌اند
  • Bu iki çeşit yoksuldan başkaları (yani varlığı olmayanlarla varlıktan geçenlerden başkaları) esasen ölüdür. Bu çeşit adam bu kapıda değildir, perdedeki, nakıştan, suretten ibarettir.
  • و آن که جز این دوست او خود مرده‌‌ای است ** او بر این در نیست نقش پرده‌‌ای است‌‌
  • Tanrı’ya muhtaç ve susamış kişiyle Tanrı’ya ait bir şeye sahip olmayan ve ondan başkasını dileyen kişi arasındaki fark
  • فرق میان آن که درویش است به خدا و تشنه‌‌ی خدا و میان آن که درویش است از خدا و تشنه‌‌ی غیر است‌‌
  • O kişi, yoksulun resmidir, canı yoktur, ekmek yemez. Köpek resmine kemik atma.
  • نقش درویش است او نی اهل نان ** نقش سگ را تو مینداز استخوان‌‌
  • O, Tanrı fakiri değil, lokma fakiridir. Ölü resmin önüne yemek tabağını koyma.
  • فقر لقمه دارد او نی فقر حق ** پیش نقش مرده‌‌ای کم نه طبق‌‌
  • Ekmek yoksulu, karada balıktır. Şekli balık şeklidir ama denizden ürküp kaçar.
  • ماهی خاکی بود درویش نان ** شکل ماهی لیک از دریا رمان‌‌
  • O evde beslenen kuştur, havada uçan Sîmurg değil. Nefis şeyler yiyip içer, gıdası Hak’tan değildir. 2755
  • مرغ خانه ست او نه سیمرغ هوا ** لوت نوشد او ننوشد از خدا
  • Yemek, içmek için Tanrı âşığıdır; canı güzelliğe âşık değildir.
  • عاشق حق است او بهر نوال ** نیست جانش عاشق حسن و جمال‌‌
  • Tanrının zatına âşık olduğunu vehmetse bile sevdiği zat değildir; vehmi, esma ve sıfâtın verdiği vehimdir.
  • گر توهم می‌‌کند او عشق ذات ** ذات نبود وهم اسما و صفات‌‌
  • Vehim; vasıflardan, hadlerden doğar. Hak ise doğmamıştır, doğurmaz.
  • وهم مخلوق است و مولود آمده ست ** حق نزاییده ست او لم یولد است‌‌
  • Kendi tasvir ettiği şeye, kendi vehmine aşık olan kişi, nereden nimet ve ihsan sahibi Tanrı âşıklarından olacak?
  • عاشق تصویر و وهم خویشتن ** کی بود از عاشقان ذو المنن‌‌