Ekmek ümidiyle armağan olarak su getirdim; ekmek kokusu, beni ta cennetin baş köşesine kadar çekti, götürdü.
آب آوردم به تحفه بهر نان ** بوی نانم برد تا صدر جنان
Ekmek, bir Âdem’i cennetten sürdürdü; beni ise cennetliklerle kaynaştırdı.
نان برون راند آدمی را از بهشت ** نان مرا اندر بهشتی در سرشت
Melek gibi sudan da vazgeçtim, ekmekten de. Bu kapıda gök gibi ihtiyarsız dönmekteyim.
رستم از آب و ز نان همچون ملک ** بیغرض گردم بر این در چون فلک
Âşıklarının cisimlerinin, âşıkların canlarının dönmesinden başka dünyada garezsiz bir dönüş yoktur. Her şey bir maksatla hareket eder, her şey bir maksatla dönüp dolaşır.”2800
بیغرض نبود به گردش در جهان ** غیر جسم و غیر جان عاشقان
Dünyaya âşık olan kişi, üstüne güneş vurmuş bir duvara âşık olur. Bu parlaklığın, bu ziyanın duvardan olmayıp güneşten olduğunu anlamak için hiç zihnini yormamış ve gönlünü tamamıyla duvara vermiş olan kişiye benzer; güneşin ziyası, güneşe kavuşunca ebediyen mahrum kalır. Ve hîle heynehüm ve beyne mâ yeştehûn
در بیان آن که عاشق دنیا بر مثال عاشق دیواری است که بر او تاب آفتاب زند و جهد و جهاد نکرد تا فهم کند که آن تاب و رونق از دیوار نیست از قرص آفتاب است در آسمان چهارم لاجرم کلی دل بر دیوار نهاد چون پرتو آفتاب به آفتاب پیوست او محروم ماند ابدا و حیل بينهم و بين ما يشتهون
Kül âşığı olanlar, bu cüz’e müştak olmazlar, Cüz’e müştak olan, külden mahrum kalır.
عاشقان کل نه این عشاق جزو ** ماند از کل آن که شد مشتاق جزو
چون که جزوی عاشق جزوی شود ** زود معشوقش به کل خود رود
Cüz’ü seven, maskaralaştı, başkalarına kul oldu. Denize düştü, boğulmak üzere; eline geçen ota yapışmakta.
ریش گاو بندهی غیر آمد او ** غرقه شد کف در ضعیفی در زد او
O zayıf mâşuk, hâkim değildir ki âşığın derdine derman olsun. Efendisinin işini mi görsün, kendi işini mi?
نیست حاکم تا کند تیمار او ** کار خواجهی خود کند یا کار او
Arapların atasözü: Zina edersen bari hür kadınla zina et (halayıkla değil), çalarsan bari inci çal
مثل عرب إذا زنیت فازن بالحرة و إذا سرقت فاسرق الدرة
“Zina edersen hür kadınla et” sözü bu yüzden atasözü olup kaldı. ”Çalacaksan inci çal” sözü de neye meyledeceksen en iyisine meylet mânasına geldi.2805
فازن بالحرة پی این شد مثل ** فاسرق الدرة بدین شد منتقل
Kul yani mâşuk; efendisinin, Tanrı’sının yanına gitti. Âşık ağlayıp inler bir halde kaldı. Gül kokusu, güle gitti; o, hor hakir kala kaldı.
بنده سوی خواجه شد او ماند زار ** بوی گل شد سوی گل او ماند خار