English    Türkçe    فارسی   

1
2829-2838

  • Usta hangi hünerde tanınmışsa, hangi hünerle şöhret bulmuşsa çırağı da o hünerde ilerler ,o hünerde meşhur olur.
  • هر هنر که استا بدان معروف شد ** جان شاگردان بدان موصوف شد
  • Usul ilmini bilen üstadın yanında zihni çevik, istidatlı talebe usul okur; 2830
  • پیش استاد اصولی هم اصول ** خواند آن شاگرد چست با حصول‌‌
  • Fakîh üstadın yanında da usul okumaz, fıkıh tahsil eder.
  • پیش استاد فقیه آن فقه خوان ** فقه خواند نی اصول اندر بیان‌‌
  • Nahiv üstadının talebesi nahiv üstadı olur.
  • پیش استادی که او نحوی بود ** جان شاگردش از او نحوی شود
  • Hakikat yolunda mahvolan üstadın talebesi ise üstadının sayesinde padişahta mahvolur, yokluğa erişir.
  • باز استادی که او محو ره است ** جان شاگردش از او محو شه است‌‌
  • Ölüm günü bütün bu bilgiler içinde işe yarayan ve yol azığı olanı da yokluk bilgisidir.
  • زین همه انواع دانش روز مرگ ** دانش فقر است ساز راه و برگ‌‌
  • Nahivciyle gemici hikâyesi
  • حکایت ماجرای نحوی و کشتیبان‌‌
  • Bir nahiv âlimi, gemiye binmişti. O kendini beğenmiş âlim, yüzünü gemiciye dönüp, 2835
  • آن یکی نحوی به کشتی درنشست ** رو به کشتیبان نهاد آن خود پرست‌‌
  • “Sen hiç nahiv okudun mu?” demişti. Gemici “hayır” deyince demişti ki : “Yarı ömrün hiçe gitti.”
  • گفت هیچ از نحو خواندی گفت لا ** گفت نیم عمر تو شد در فنا
  • Gemici bu söze kızdı, gönlü kırıldı. Fakat susup derhal cevap vermedi.
  • دل شکسته گشت کشتیبان ز تاب ** لیک آن دم کرد خامش از جواب‌‌
  • Derken rüzgâr gemiyi bir girdaba düşürdü. Gemici, o nahiv âlimine bağırdı:
  • باد کشتی را به گردابی فگند ** گفت کشتیبان به آن نحوی بلند