English    Türkçe    فارسی   

1
2852-2861

  • Hattâ Dicle’yi bilseydi o testiyi kırar, bu işten tamamı ile vazgeçerdi.
  • Halifenin suya hiçbir ihtiyacı yokken o armağanı kabul edip testiyi altınla doldurması, Arabın sevinmesi
  • Halife, bunu görüp bedevinin ahvalini duyunca o testiyi altınla doldurdu, daha fazla da ihsanda bulunup.
  • Hediyeler, hususi hil’atler verdi, bedeviyi yoksulluktan kurtardı.
  • “Bu altın dolu testiyi ona ver. Dönerken de onu Dicle yoluyla götür. 2855
  • Çöl yolundan buraya gelmiş. Halbuki Dicle yolu, yurduna daha yakındır” dedi.
  • Bedevi, gemiye binip Dicle’yi görünce utancından iki büklüm olmaya, yere kapanmaya başladı.
  • “Bu ihsan sahibi cömert padişahın lûtfuna şaştım. Daha ziyade şaşılacak şey de şu ki, o suyu aldı.
  • O cömertlik denizi öyle hor ve kalp armağanı nasıl oldu da kabul etti?” diyordu.
  • Ey oğul! Bütün dünyayı, ağzına kadar ilimle, güzellikle dolu bir testi bil. 2860
  • Fakat bu ilim ve güzellik, fevkâlade dolu olduğundan derisine sığamayan kişinin (zuhuru, zatının muktazası olan ve zuhur etmemesine imkân bulunmayan Tanrı’nın ) Dicle’sinden bir katradır.