Çöl yolundan buraya gelmiş. Halbuki Dicle yolu, yurduna daha yakındır” dedi.
از ره خشک آمده ست و از سفر ** از ره آبش بود نزدیکتر
Bedevi, gemiye binip Dicle’yi görünce utancından iki büklüm olmaya, yere kapanmaya başladı.
چون به کشتی درنشست و دجله دید ** سجده میکرد از حیا و میخمید
“Bu ihsan sahibi cömert padişahın lûtfuna şaştım. Daha ziyade şaşılacak şey de şu ki, o suyu aldı.
کای عجب لطف این شه وهاب را ** وین عجبتر کو ستد آن آب را
O cömertlik denizi öyle hor ve kalp armağanı nasıl oldu da kabul etti?” diyordu.
چون پذیرفت از من آن دریای جود ** آن چنان نقد دغل را زود زود
Ey oğul! Bütün dünyayı, ağzına kadar ilimle, güzellikle dolu bir testi bil.2860
کل عالم را سبو دان ای پسر ** کاو بود از علم و خوبی تا به سر
Fakat bu ilim ve güzellik, fevkâlade dolu olduğundan derisine sığamayan kişinin (zuhuru, zatının muktazası olan ve zuhur etmemesine imkân bulunmayan Tanrı’nın ) Dicle’sinden bir katradır.
قطرهای از دجلهی خوبی اوست ** کان نمیگنجد ز پری زیر پوست
O, gizli bir defineydi. Pek dolu olduğundan yarıldı, kendisini izhar etti.Toprağı, göklerden daha parlak bir hale getirdi.
گنج مخفی بد ز پری چاک کرد ** خاک را تابان تر از افلاک کرد
Gizli bir hazineyken coştu; toprağı atlas giyen bir sultan haline soktu.
گنج مخفی بد ز پری جوش کرد ** خاک را سلطان اطلس پوش کرد
O Bedevi, Tanrı’nın Dicle’sinden bir katrayı görseydi hakikatte bir deniz olan o katranın önünde testisini atardı.
ور بدیدی شاخی از دجلهی خدا ** آن سبو را او فنا کردی فنا
Onu görenler, daima kendilerinden geçmiş bir haldedirler. Bu yokluk halinde testilerini taşlayıp kırmışlardır.2865
آن که دیدندش همیشه بیخودند ** بیخودانه بر سبو سنگی زدند