- Ölmüş yaralanmış, kan içinde bulunan avlarını dağdan çeke çeke ormana getirince, 3025
- چون ز که در بیشه آوردندشان ** کشته و مجروح و اندر خون کشان
- Kurt ve tilki padişahlara lâyık bir adaletle av hayvanlarının paylaşılmasına tamahlandılar.
- گرگ و روبه را طمع بود اندر آن ** که رود قسمت به عدل خسروان
- İkisinin de tamahı, aslana aksetti, o tamahın sebebini anladı.
- عکس طمع هر دوشان بر شیر زد ** شیر دانست آن طمعها را سند
- Sırların aslanı ve beyi olan, kalpten geçenleri bilir.
- هر که باشد شیر اسرار و امیر ** او بداند هر چه اندیشد ضمیر
- Kendine gel, ey düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! Onun huzurunda kötü düşüncelerden sakın!
- هین نگه دار ای دل اندیشه جو ** دل ز اندیشهی بدی در پیش او
- O bilir, o anlar, eşeği sükût içinde sürer. Sırrını bildiğini anlatmamak, ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler. 3030
- داند و خر را همیراند خموش ** در رخت خندد برای رویپوش
- Aslan, onların vesveselerini anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, onları korudu.
- شیر چون دانست آن وسواسشان ** وانگفت و داشت آن دم پاسشان
- Fakat kendi kendine “Yoksul hasisler sizi! Ben, sizin cezanızı veririm, size gösteririm ben!
- لیک با خود گفت بنمایم سزا ** مر شما را ای خسیسان گدا
- ”Size benim hükmüm kâfi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu?
- مر شما را بس نیامد رای من ** ظنتان این است در اعطای من
- Sizin akıllarınız, reyleriniz de benden; benim dünyamı aydınlatan ihsanlarımdandır.
- ای عقول و رایتان از رای من ** از عطاهای جهان آرای من