English    Türkçe    فارسی   

1
3141-3150

  • Ondaki her türlü av, her çeşit ikram ve ihsan o padişahın kulları içindir.
  • هر شکار و هر کراماتی که هست ** از برای بندگان آن شه است‌‌
  • Padişahın hiçbir şeye tamahı yoktur, O, bütün bu devleti halk için düzüp koşmuştur; ne mutlu anlayana!
  • نیست شه را طمع بهر خلق ساخت ** این همه دولت خنک آن کاو شناخت‌‌
  • Dünyanın ve ahiretin devletleri; devleti, dünyayı ve ahireti yaratan kişinin ne işine yarar?
  • آن که دولت آفرید و دو سرا ** ملک دولتها چه کار آید و را
  • Şu halde Süphan’ın huzurunda gönlünüzü koruyun ki sonra kötü düşünceden utanmayasınız.
  • پیش سبحان بس نگه دارید دل ** تا نگردید از گمان بد خجل‌‌
  • Çünkü o; halis sütün içindeki siyah kıl gibi bütün gizli şeyleri, düşünceleri arayıp taramayı...her şeyi görür. 3145
  • کاو ببیند سر و فکر و جستجو ** همچو اندر شیر خالص تار مو
  • Suretten geçip gönlünü arıtan kişi, gayp suretlerine ayna olur.
  • آن که او بی‌‌نقش ساده سینه شد ** نقشهای غیب را آیینه شد
  • Şüphe yok, sırrımızı anlar; çünkü mümin, müminin aynasıdır.
  • سر ما را بی‌‌گمان موقن شود ** ز آن که مومن آینه‌‌ی مومن شود
  • Nakdimizi mehenge urunca derhal yakîni şüpheden ayırt eder.
  • چون زند او نقد ما را بر محک ** پس یقین را باز داند او ز شک‌‌
  • Canı, nakitlerin mehengi olunca elbette ayarı sağlam olanı da görür, kalp olanı da.
  • چون شود جانش محک نقدها ** پس ببیند قلب را و قلب را
  • Padişahların ârif sofileri karşılarına oturtması
  • نشاندن پادشاهان صوفیان عارف را پیش روی خویش تا چشمشان بدیشان روشن شود
  • Hatırlarsan duymuşsundur; padişahların böyle bir âdeti vardı: 3150
  • پادشاهان را چنان عادت بود ** این شنیده باشی ار یادت بود