- Konukla, Yusuf’a kardeşlerinin yaptığı cefayı, onların hasetlerini konuştular. Yusuf “o haset ve cefa, zincirdi; biz de aslandık.
- یاد دادش جور اخوان و حسد ** گفت کان زنجیر بود و ما اسد
- Aslanın zincire vurulması ayıp değildir. Bizim Tanrı’nın kaza ve kaderinden şikâyetimiz yok. 3160
- عار نبود شیر را از سلسله ** نیست ما را از قضای حق گله
- Aslan, boynunda zincir bulunmakla beraber bütün zincir yapanlara beydir” dedi.
- شیر را بر گردن ار زنجیر بود ** بر همه زنجیر سازان میر بود
- Dostu Yusuf’a “Zindanda ve kuyuda ne haldeydin?” dedi. Yusuf cevap verdi: “Ay, bedir halinden çıkar ve eski ay haline gelir ya... işte öyle.”
- گفت چون بودی ز زندان و ز چاه ** گفت همچون در محاق و کاست ماه
- Eski ay görünmez, sonra hilâl olur da iki büklüm bir halde görünür. Fakat sonunda yine gökte bedir haline gelmez mi?
- در محاق ار ماه نو گردد دو تا ** نی در آخر بدر گردد بر سما
- İnci tanesini havanda döverler ama kadri yine yücedir, ya ilâç olarak göze çekilir, yahut macun haline getirilir, kalp ferahlığı için yenir.
- گر چه دردانه به هاون کوفتند ** نور چشم و دل شد و بیند بلند
- Buğdayı toprak altına attılar ama sonradan topraktan başaklar çıktı. 3165
- گندمی را زیر خاک انداختند ** پس ز خاکش خوشهها بر ساختند
- Ondan sonra değirmende öğüttüler, değeri arttı, cana can katan gıda oldu.
- بار دیگر کوفتندش ز آسیا ** قیمتش افزود و نان شد جان فزا
- Sonra ekmeği bir kere daha diş altında ezdiler; akıllı kişiye akıl ve idrâk oldu.
- باز نان را زیر دندان کوفتند ** گشت عقل و جان و فهم هوشمند
- Daha sonra da o can, aşkta mahvoldu da Hak yolunda ekildikten sonra mahsûl verdi, ekincileri hayrete düşürdü.
- باز آن جان چون که محو عشق گشت ** يعجب الزراع آمد بعد کشت