- Tanrı “Onların boyunlarına zincirler vurduk, başlarını yukarı kaldırmışlardır, indiremezler “ dedi. Bu zincirler, bizden dışarıda değil.
- گفت اغلالا فهم به مقمحون ** نیست آن اغلال بر ما از برون
- “Önlerine, artlarına mânialar koyduk, gözlerini perdeleyip örttük” buyurdu. Fakat bu hale uğrayan, önündeki, ardındaki mâniaya görmez.
- خلفهم سدا فأغشیناهم ** مینبیند بند را پیش و پس او
- O dikilen mânianın çetinliği görünmez. Çünkü o kişi, kaza ve kaderin tesiriyle kurulduğunu bilmez.
- رنگ صحرا دارد آن سدی که خاست ** او نمیداند که آن سد قضاست
- Senin sevgilin, asıl sevgilinin yüzünü örtmekte...mürşidin, asıl mürşidin, sözünü dinlemene mâni olmaktadır. 3245
- شاهد تو سد روی شاهد است ** مرشد تو سد گفت مرشد است
- Nice kâfirler vardır ki din sevdasındadırlar. Fakat namus, kibir, şu bu; onların mâniaları, halleridir.
- ای بسا کفار را سودای دین ** بندشان ناموس و کبر آن و این
- Bu, gizli bir bağdır ama demirden beter. Demir bağı, ancak balta kırar...
- بند پنهان لیک از آهن بتر ** بند آهن را کند پاره تبر
- Demir bağı kırmak, kaldırmak ne de olsa yine mümkündür. Fakat gayptan bağlanan bağa kimse çare bulamaz.
- بند آهن را توان کردن جدا ** بند غیبی را نداند کس دوا
- Bir adamı arı sokarsa tabiatı, derhal o kötülüğü gidermek için uğraşmaya başlar.
- مرد را زنبور اگر نیشی زند ** طبع او آن لحظه بر دفعی تند
- Bu da arı sokmasıdır ama kendi varlığından, senden meydana gelmedir. Böyle olunca da gam kuvvetlenir, illet bir türlü geçmez. 3250
- زخم نیش اما چو از هستی تست ** غم قوی باشد نگردد درد سست
- İçimden bunu açmak, iyice anlatmak geliyor ama ümitsizlik verir diye korkuyorum.
- شرح این از سینه بیرون میجهد ** لیک میترسم که نومیدی دهد