- Hikmetin gönlüne aksetmesi o kötüyü yoldan çıkardı. Sen de kendini görme ki bu görüş senden toz kaldırmasın.
- عکس حکمت آن شقی را یاوه کرد ** خود مبین تا بر نیارد از تو گرد
- Kardeş sana akıp duran hikmet “ Tanrı Abdâli’ndendir, sana âriyettir. 3255
- ای برادر بر تو حکمت جاریه ست ** آن ز ابدال است و بر تو عاریه ست
- O kendisinde bir nur bulmuştur ama o nur, padişahların eşiğinden vurmuştur.
- گر چه در خود خانه نوری یافته ست ** آن ز همسایهی منور تافته ست
- Şükret, mağrur olma, ululanma, kulak as ve hiç kendini görme.
- شکر کن غره مشو بینی مکن ** گوش دار و هیچ خود بینی مکن
- Yüz binlerce ah ki bu âriyet hal, ümmetleri ümmetlikten uzaklaştırdı.
- صد دریغ و درد کاین عاریتی ** امتان را دور کرد از امتی
- Kendisini, her konakta sofra başına varacak sanmayan kişiye kul olayım.
- من غلام آن که او در هر رباط ** خویش را واصل نداند بر سماط
- Adamın bir gün evine varabilmesi için bir çok konakları terk etmesi lâzımdır. 3260
- بس رباطی که بباید ترک کرد ** تا به مسکن در رسد یک روز مرد
- Demir kıpkırmızı oldu ama hakikatte kızıl değildir ki. Bu kızıllık, bir ocağın demire verdiği âriyet kızıllıktır.
- گر چه آهن سرخ شد او سرخ نیست ** پرتو عاریت آتش زنی است
- Penceredeki cam, yahut ev; nurlanırsa, ışık verirse onu parlak sanma , anla ki parlaklık güneştedir.
- گر شود پر نور روزن یا سرا ** تو مدان روشن مگر خورشید را
- Her kapı, duvar “ Ben parlağım, başkasının nuruyla parlamıyorum. Parlayan benim” diyebilir.
- هر در و دیوار گوید روشنم ** پرتو غیری ندارم این منم