- Usta dedi ki: “O iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma!”
- گفت استاد آن دو شیشه نیست رو ** احولی بگذار و افزون بین مشو
- Şaşı, “Usta, beni paylama. Şişe iki” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişenin birini kır!” 330
- گفت ای استا مرا طعنه مزن ** گفت استا ز ان دو یک را در شکن
- Çırak birini kırınca ikiside gözden kayboldu. İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur.
- شیشه یک بود و به چشمش دو نمود ** چون شکست او شیشه را دیگر نبود
- Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü!
- چون یکی بشکست هر دو شد ز چشم ** مردم احول گردد از میلان و خشم
- Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır.
- خشم و شهوت مرد را احول کند ** ز استقامت روح را مبدل کند
- Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.
- چون غرض آمد هنر پوشیده شد ** صد حجاب از دل به سوی دیده شد
- Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? 335
- چون دهد قاضی به دل رشوت قرار ** کی شناسد ظالم از مظلوم زار
- Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman!
- شاه از حقد جهودانه چنان ** گشت احول کالامان یا رب امان
- Musa dininin koruyucusuyum, arkasıyım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü.
- صد هزاران مومن مظلوم کشت ** که پناهم دین موسی را و پشت
- Vezirin padişaha hile öğretmesi
- آموختن وزیر مکر پادشاه را
- Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.
- او وزیری داشت گبر و عشوهده ** کاو بر آب از مکر بر بستی گره