- Suda çör çöpün saldırması, oynaması, suyun dalgalanmasındandır. 3340
- حملهها و رقص خاشاک اندر آب ** هم ز آب آمد به وقت اضطراب
- İnat eder de onları hareketsiz bırakmayı dilerse kıyıya atıverir.
- چون که ساکن خواهدش کرد از مرا ** سوی ساحل افکند خاشاک را
- Kıyıdan dalgalandığı yere, kendisine çekti mi... ateş, ota ne yaparsa deniz de onlara onu yapar (hepsini siler, süpürür, yok eder).
- چون کشد از ساحلش در موج گاه ** آن کند با او که آتش با گیاه
- Bu söze de son yoktur. Ey genç sen yine Hârût Mârût hikâyesine dön.
- این حدیث آخر ندارد باز ران ** جانب هاروت و ماروت ای جوان
- Hârût, Mârût hikâyesinin sonu ve onların, dünyada Bâbil Kuyusunda cezalandırılmaları
- باقی قصهی هاروت و ماروت و نکال و عقوبت ایشان هم در دنیا به چاه بابل
- Bu iki melek, cihan halkının günahını, kötülüğünü görünce,
- چون گناه و فسق خلقان جهان ** میشدی بر هر دو روشن آن زمان
- Hiddetlerinden ellerini ısırıyorlardı. Fakat gözleriyle kendi ayıplarını görmüyorlardı. 3345
- دستخاییدن گرفتندی ز خشم ** لیک عیب خود ندیدندی به چشم
- Bir çirkin, aynada kendisini görünce yüzünü çevirmiş, kızmış.
- خویش در آیینه دید آن زشت مرد ** رو بگردانید از آن و خشم کرد
- Kendisini gören kendisini beğenen; birisinde bir suç gördü mü...İçinde cehennemden daha şiddetli bir ateş parlar.
- خویش بین چون از کسی جرمی بدید ** آتشی در وی ز دوزخ شد پدید
- O, bu kibre din gayreti adını takar; kendi kâfir nefsini görmez.
- حمیت دین خواند او آن کبر را ** ننگرد در خویش نفس گبر را
- Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşten bütün bir dünya yeşerir, hayat bulur.
- حمیت دین را نشانی دیگر است ** که از آن آتش جهانی اخضر است