- Hiddetlerinden ellerini ısırıyorlardı. Fakat gözleriyle kendi ayıplarını görmüyorlardı. 3345
- دستخاییدن گرفتندی ز خشم ** لیک عیب خود ندیدندی به چشم
- Bir çirkin, aynada kendisini görünce yüzünü çevirmiş, kızmış.
- خویش در آیینه دید آن زشت مرد ** رو بگردانید از آن و خشم کرد
- Kendisini gören kendisini beğenen; birisinde bir suç gördü mü...İçinde cehennemden daha şiddetli bir ateş parlar.
- خویش بین چون از کسی جرمی بدید ** آتشی در وی ز دوزخ شد پدید
- O, bu kibre din gayreti adını takar; kendi kâfir nefsini görmez.
- حمیت دین خواند او آن کبر را ** ننگرد در خویش نفس گبر را
- Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşten bütün bir dünya yeşerir, hayat bulur.
- حمیت دین را نشانی دیگر است ** که از آن آتش جهانی اخضر است
- Tanrı; Hârût’la Mârût’a “ Eğer siz, nurdan yaratılmış, mâsum melekseniz aldanmış, ziyankâr suçluları görmeyin. 3350
- گفت حقشان گر شما روشانگرید ** در سیه کاران مغفل منگرید
- Ey gökyüzünün askerleri, benim kullarım! Şükredin ki şehvetten ve cinsi temayülden kurtulmuşsunuz.
- شکر گویید ای سپاه و چاکران ** رستهاید از شهوت و از چاک ران
- Eğer size de şehvet versem, artık gök, sizi kabul etmez.
- گر از آن معنی نهم من بر شما ** مر شما را بیش نپذیرد سما
- Sizdeki mâsumluk, benim ismetimin, benim korumamın aksindendir.
- عصمتی که مر شما را در تن است ** آن ز عکس عصمت و حفظ من است
- O mâsumluğu benden bilin, kendinizden değil. Kendinize gelin, kendinize... Lânetlenmiş Şeytan, size galip gelmesin” dedi.
- آن ز من بینید نز خود هین و هین ** تا نچربد بر شما دیو لعین