English    Türkçe    فارسی   

1
335-344

  • Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? 335
  • چون دهد قاضی به دل رشوت قرار ** کی شناسد ظالم از مظلوم زار
  • Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman!
  • شاه از حقد جهودانه چنان ** گشت احول کالامان یا رب امان‌‌
  • Musa dininin koruyucusuyum, arkasıyım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü.
  • صد هزاران مومن مظلوم کشت ** که پناهم دین موسی را و پشت‌‌
  • Vezirin padişaha hile öğretmesi
  • آموختن وزیر مکر پادشاه را
  • Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.
  • او وزیری داشت گبر و عشوه‌‌ده ** کاو بر آب از مکر بر بستی گره‌‌
  • Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler.
  • گفت ترسایان پناه جان کنند ** دین خود را از ملک پنهان کنند
  • Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki! 340
  • کم کش ایشان را که کشتن سود نیست ** دین ندارد بوی، مشک و عود نیست‌‌
  • Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı, sana malûmdur ama içi aksine.”
  • سر پنهان است اندر صد غلاف ** ظاهرش با تست و باطن بر خلاف‌‌
  • Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; bu hususta ne hile ve tezvirde bulunalım, çaresi ne?
  • شاه گفتش پس بگو تدبیر چیست ** چاره‌‌ی آن مکر و ان تزویر چیست‌‌
  • Ne yapalım ki dünyada ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi
  • تا نماند در جهان نصرانیی ** نی هویدا دین و نی پنهانیی‌‌
  • Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır!
  • گفت ای شه گوش و دستم را ببر ** بینی‌‌ام بشکاف و لب در حکم مر