- Kıyas ve şüphe yoluyla bildiğini farz edelim... O biliş sağırların, dudak oynamasından anladıkları kadar bir anlayış ve bilişten ibarettir.
- ور بدانی باشد آن هم از گمان ** چون ز لب جنبان گمانهای کران
- Sağırın hasta komşusuna hatır sormaya gidişi
- به عیادت رفتن کر بر همسایهی رنجور خویش
- Anlayışlı, hal hatır, yol yordam bilen birisi bir sağıra “ komşun hasta” diye haber verdi. 3360
- آن کری را گفت افزون مایهای ** که ترا رنجور شد همسایهای
- Sağır, kendi kendisine dedi ki: “ Bu sağır kulakla ben onun sözünü nereden anlayacağım.
- گفت با خود کر که با گوش گران ** من چه دریابم ز گفت آن جوان
- Hele hasta olur, sesi pek çıkmazsa... Fakat mutlaka da gitmek lâzım.
- خاصه رنجور و ضعیف آواز شد ** لیک باید رفت آن جا نیست بد
- Dudağını oynar görünce ne dediğini kıyas yoluyla kendiliğinden düşünür, bulurum.
- چون ببینم کان لبش جنبان شود ** من قیاسی گیرم آن را هم ز خود
- Ey benim mihnete düşmüş dostum, nasılsın? Derim. O, elbette iyiyim, yahut hoşum, diyecek.
- چون بگویم چونی ای محنت کشم ** او بخواهد گفت نیکم یا خوشم
- Şükürler olsun diye cevap verir, ne çorbası yedin diye sorarım. O meselâ, mercimek çorbası diye cevap verir. 3365
- من بگویم شکر چه خوردی ابا ** او بگوید شربتی یا ماشبا
- Afiyet olsun der, hekimlerden kim geliyor, kendini hangisine tedavi ettiriyorsun? derim.
- من بگویم صحه نوشت کیست آن ** از طبیبان پیش تو گوید فلان
- O, filan deyince derim ki: ayağı çok kutludur. Geldi mi işin yoluna girdi demektir.
- من بگویم بس مبارک پاست او ** چون که او آمد شود کارت نکو
- Biz de onun kademini denedik. Nerede vardıysa dilek hâsıl oldu.”
- پای او را آزمودستیم ما ** هر کجا شد میشود حاجت روا