English    Türkçe    فارسی   

1
3370-3379

  • “Nasılsın “dedi. Hasta “öldüm” deyince dedi ki: “ Çok şükür!” Hasta, bu sözden hiddetlendi, canı pek sıkıldı. 3370
  • گفت چونی گفت مردم گفت شکر ** شد از این رنجور پر آزار و نکر
  • “ Bu ne biçim şükür? O bizim kötülüğümüzü istiyormuş, anlaşıldı” diye düşündü. Sağır bir sözdür, tasarladı ama yanlış düştü.
  • کین چه شکر است او مگر با ما بد است ** کر قیاسی کرد و آن کژ آمده ست‌‌
  • Sonra “Ne yedin ?diye sorunca hasta “Zehir” dedi. Sağır “ Afiyet olsun” der demez hastanın kahırlanması fazlalaştı.
  • بعد از آن گفتش چه خوردی گفت زهر ** گفت نوشت باد افزون گشت قهر
  • Sağır, bundan sonra da “ Tedavi için hekimlerden kim geliyor?” diye sordu.
  • بعد از آن گفت از طبیبان کیست او ** کاو همی‌‌آید به چاره پیش تو
  • Hasta “ Hadi be, defol, Azrail geliyor!” diye cevap verdi. Sağır “ Ayağı pek kutludur, sevin, neşelen!”dedi.
  • گفت عزراییل می‌‌آید برو ** گفت پایش بس مبارک شاد شو
  • Sağır; şükür, böyle bir zamanda hal hatır sorup komşuluk hakkını gözettim diye sevinerek dışarı çıktı. 3375
  • کر برون آمد بگفت او شادمان ** شکر کش کردم مراعات این زمان‌‌
  • Hasta ise “Bu, bizim canımıza düşmanmış, onun cefa madeni olduğunu bilmiyormuşuz” diyordu.
  • گفت رنجور این عدوی جان ماست ** ما ندانستیم کاو کان جفاست‌‌
  • Hatırına yüz türlü kötü şeyler geliyor, ona türlü ,türlü haber göndermeyi kuruyordu.
  • خاطر رنجور جویان صد سقط ** تا که پیغامش کند از هر نمط
  • Kötü bir yemek yiyenin o yemeği kusuncaya kadar gönlü bulanır.
  • چون کسی کاو خورده باشد آش بد ** می‌‌بشوراند دلش تا قی کند
  • İşte hiddeti yenmek budur; onu kusma ki karşılık tatlı sözler duyasın.
  • کظم غیظ این است آن را قی مکن ** تا بیابی در جزا شیرین سخن‌‌