English    Türkçe    فارسی   

1
3406-3415

  • Kıyas yüzünden Kâbe’yi görmezlikten gelme, ondan yüz çevirme. Doğruyu Tanrı daha iyi bilir.
  • کعبه نادیده مکن رو زو متاب ** از قیاس الله أعلم بالصواب‌‌
  • Tanrı kuşundan bir ötüş duyunca ders beller gibi yalnız zâhirini beller, hatırında tutarsın.
  • چون صفیری بشنوی از مرغ حق ** ظاهرش را یاد گیری چون سبق‌‌
  • Sonra da kendinden kıyaslar yapar, hayalin ta kendisini hakikat sanırsın.
  • وانگهی از خود قیاساتی کنی ** مر خیال محض را ذاتی کنی‌‌
  • Abdâllerin ıstılahları vardır ki sözlerin, onlardan haberi yok.
  • اصطلاحاتی است مر ابدال را ** که نباشد ز آن خبر اقوال را
  • Sen, kuş dilini, yalnız ses bakımından öğrendin; yüzlerce kıyas ve hevesler ateşledin. 3410
  • منطق الطیری به صوت آموختی ** صد قیاس و صد هوس افروختی‌‌
  • Fakat o hastanın incindiği gibi senden de gönüller incindi, kederlendi. Halbuki sağır, kendi zannına kapılıp, isabet ettiğini sanıp sevincinden sarhoş oldu.
  • همچو آن رنجور دلها از تو خست ** کر به پندار اصابت گشته مست‌‌
  • O Vahiy Kâtibi de kuşun sesini duyup kendini de o kuşla eşit sandı.
  • کاتب آن وحی ز آن آواز مرغ ** برده ظنی کاو بود همباز مرغ‌‌
  • Fakat kuş, bir kanat vurup onu kör etti işte... Onu ölümün ve elemin ta dibine kadar götürdü.
  • مرغ پری زد مر او را کور کرد ** نک فرو بردش به قعر مرگ و درد
  • Kendinize gelin, sizde bir akis, yahut zan yüzünden göklerdeki duraklarınızdan düşmeyesiniz.
  • هین به عکسی یا به ظنی هم شما ** در میفتید از مقامات سما
  • Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de. 3415
  • گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون‌‌