English    Türkçe    فارسی   

1
3409-3418

  • Abdâllerin ıstılahları vardır ki sözlerin, onlardan haberi yok.
  • اصطلاحاتی است مر ابدال را ** که نباشد ز آن خبر اقوال را
  • Sen, kuş dilini, yalnız ses bakımından öğrendin; yüzlerce kıyas ve hevesler ateşledin. 3410
  • منطق الطیری به صوت آموختی ** صد قیاس و صد هوس افروختی‌‌
  • Fakat o hastanın incindiği gibi senden de gönüller incindi, kederlendi. Halbuki sağır, kendi zannına kapılıp, isabet ettiğini sanıp sevincinden sarhoş oldu.
  • همچو آن رنجور دلها از تو خست ** کر به پندار اصابت گشته مست‌‌
  • O Vahiy Kâtibi de kuşun sesini duyup kendini de o kuşla eşit sandı.
  • کاتب آن وحی ز آن آواز مرغ ** برده ظنی کاو بود همباز مرغ‌‌
  • Fakat kuş, bir kanat vurup onu kör etti işte... Onu ölümün ve elemin ta dibine kadar götürdü.
  • مرغ پری زد مر او را کور کرد ** نک فرو بردش به قعر مرگ و درد
  • Kendinize gelin, sizde bir akis, yahut zan yüzünden göklerdeki duraklarınızdan düşmeyesiniz.
  • هین به عکسی یا به ظنی هم شما ** در میفتید از مقامات سما
  • Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de. 3415
  • گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون‌‌
  • Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliğin kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.
  • بر بدیهای بدان رحمت کنید ** بر منی و خویش بینی کم تنید
  • Kendinize gelin. Tanrı gayreti, pusudan çıkmayı görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
  • هین مبادا غیرت آید از کمین ** سر نگون افتید در قعر زمین‌‌
  • İkisi de dediler ki: “ Tanrı, ferman senin,senin ihsanın, senin koruman olmazsa nerede bir ihsan, nerede bir koruyan?”
  • هر دو گفتند ای خدا فرمان تراست ** بی‌‌امان تو امانی خود کجاست‌‌