- Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır!
- گفت ای شه گوش و دستم را ببر ** بینیام بشکاف و لب در حکم مر
- Ondan sonra beni darağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin. 345
- بعد از آن در زیر دار آور مرا ** تا بخواهد یک شفاعتگر مرا
- Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellâl pazarında yaptır.
- بر منادی گاه کن این کار تو ** بر سر راهی که باشد چار سو
- Ondan sonrada beni, huzurundan uzak bir şehre sür ki ben, onların arasına yüz türlü din kayıtsızlığı sokayım.
- آن گهم از خود بران تا شهر دور ** تا در اندازم در ایشان شر و شور
- Vezirin Hristiyanlara hilesi
- تلبیس وزیر با نصارا
- Bu halde diyeyim ki: ben gizli Hristiyan’ım; ey sır bilen Tanrı; sen benim gönlümü bilirsin!
- پس بگویم من به سر نصرانیام ** ای خدای راز دان میدانیام
- Padişah, benim imanımı anladı; taassuptan dolayı canıma kastetti.
- شاه واقف گشت از ایمان من ** وز تعصب کرد قصد جان من
- Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim. 350
- خواستم تا دین ز شه پنهان کنم ** آن که دین اوست ظاهر آن کنم
- Padişah, benim sırlarımdan bir koku sezdi. Sözlerim huzurunda kusurlu göründü.
- شاه بویی برد از اسرار من ** متهم شد پیش شه گفتار من
- Dedi ki: “ Senin sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Benim gönlümden senin gönlüne pencere var.
- گفت گفت تو چو در نان سوزن است ** از دل من تا دل تو روزن است
- Ben, o pencereden halini gördüm; artık lâfını dinleyemem.”
- من از آن روزن بدیدم حال تو ** حال تو دیدم ننوشم قال تو