- İşte o zaman bindiğiniz şeyleri görürsünüz; anlarsınız ki ancak ayaklarınıza binmişsiniz...
- آن گهی بینید مرکبهای خویش ** مرکبی سازیدهاید از پای خویش
- Vehmi, fikri, duyguyu, anlayışları sopa gibi çocuk atı bil! 3445
- وهم و فکر و حس و ادراک شما ** همچو نی دان مرکب کودک هلا
- Gönül ehlinin ilimleri, kendilerini taşır. Ten ehlinin ilimleriyse kendilerine yüktür.
- علمهای اهل دل حمالشان ** علمهای اهل تن احمالشان
- Gönle uran, adamı gönül ehli yapan ilim; insana fayda verir. Yalnız tene tesir eden, insana mal olmayan ilim yükten ibarettir.
- علم چون بر دل زند یاری شود ** علم چون بر تن زند باری شود
- Tanrı “ Yahmilü esfâra-Tevrat’ı bilip onunla amel etmeyen kitap taşıyan eşeğe benzer” dedi. Tanrı’dan olmayan bilgi yüktür.
- گفت ایزد یحمل اسفاره ** بار باشد علم کان نبود ز هو
- Tanrı’dan vasıtasız olarak verilmeyen ilim, gelini süsleyen kadının ona sürdüğü renk gibi diri kalmaz, uçup gider.
- علم کان نبود ز هو بیواسطه ** آن نپاید همچو رنگ ماشطه
- Fakat bu yükü iyi çekersen yükünü alırlar, rahat ettirirler. 3450
- لیک چون این بار را نیکو کشی ** بار بر گیرند و بخشندت خوشی
- Heva ve heves uğrunda o bilgi yükünü taşıma ki içindeki ilim ambarını göresin.
- هین مکش بهر هوا آن بار علم ** تا ببینی در درون انبار علم
- İlmin rahvan atına bindikten sonra sırtından yükü alırlar.
- تا که بر رهوار علم آیی سوار ** بعد از آن افتد ترا از دوش بار
- Tanrı kadehi olmadıkça heva ve heveslerden nereden geçeceksin? Ey Tanrı’ya ait yalnız “Hu” ismine kani olan!
- از هواها کی رهی بیجام هو ** ای ز هو قانع شده با نام هو