English    Türkçe    فارسی   

1
3473-3482

  • Çinlilere her sabah hazineden boyalar verilmekteydi.
  • هر صباحی از خزینه رنگها ** چینیان را راتبه بود از عطا
  • Rum ressamları “ Pas gidermekten başka ne resim işe yarar, ne boya!” dediler.
  • رومیان گفتند نی نقش و نه رنگ ** در خور آید کار را جز دفع زنگ‌‌
  • Kapıyı kapatıp duvarı cilâlamaya başladılar. Gök gibi tertemiz, sâf ve berrak bir hale getirdiler. 3475
  • در فرو بستند و صیقل می‌‌زدند ** همچو گردون ساده و صافی شدند
  • İki yüz çeşit renge boyanmaktansa renksizlik daha iyi. Renk bulut gibidir. Renksizlikse ay.
  • از دو صد رنگی به بی‌‌رنگی رهی است ** رنگ چون ابر است و بی‌‌رنگی مهی است‌‌
  • Bulutta parlaklık ve ziya görürsen bil ki yıldızdan aydan ve güneştendir.
  • هر چه اندر ابر ضو بینی و تاب ** آن ز اختر دان و ماه و آفتاب‌‌
  • Çinli ressamlar işlerini bitirdiler. Hepsi de yaptıkları resimlerin güzelliğine sevinmekteydiler.
  • چینیان چون از عمل فارغ شدند ** از پی شادی دهلها می‌‌زدند
  • Padişah kapıdan içeri girip odadaki resimleri gördü. Hepsi akıldan, idrakten dışarı, fevkalâde güzel şeylerdi.
  • شه در آمد دید آن جا نقشها ** می‌‌ربود آن عقل را و فهم را
  • Ondan sonra Rum ressamlarının odasına gitti. Bir Rum ressamı, karşı odayı görmeye mâni olan perdeyi kaldırdı. 3480
  • بعد از آن آمد به سوی رومیان ** پرده را بالا کشیدند از میان‌‌
  • Öbür odada Çin ressamlarının yapmış oldukları resimlerle nakışlar, bu odanın cilâlanmış duvarına vurdu.
  • عکس آن تصویر و آن کردارها ** زد بر این صافی شده دیوارها
  • Orada ne varsa burada daha iyi göründü; resimlerin aksi, âdeta göz alıyordu.
  • هر چه آن جا دید اینجا به نمود ** دیده را از دیده خانه می‌‌ربود