English    Türkçe    فارسی   

1
3490-3499

  • Hem sayılı hem sayısız olan (hem kesrete dalan, hem vahdeti bulan) gönülden başka bir nakşın aksi geçip gider, ebedî değildir. 3490
  • عکس هر نقشی نتابد تا ابد ** جز ز دل هم با عدد هم بی‌‌عدد
  • Fakat ezelden ebede kadar zuhur ede gelen her yeni nakış, gönle akseder, orada perdesiz, apaçık surette tecilli eder.
  • تا ابد هر نقش نو کاید بر او ** می‌‌نماید بی‌‌حجابی اندر او
  • Gönüllerini cilâlamış olanlar; renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler.
  • اهل صیقل رسته‌‌اند از بوی و رنگ ** هر دمی بینند خوبی بی‌‌درنگ‌‌
  • Onlar, ilmin kabuğundaki nakşı bırakmışlar, Aynel yakîn bayrağını kaldırmışlardır.
  • نقش و قشر علم را بگذاشتند ** رایت عین الیقین افراشتند
  • Düşünceyi bırakmışlar, âşinalık denizini bulmuşlar, bilişikte yok olmuşlardır.
  • رفت فکر و روشنایی یافتند ** نحر و بحر آشنایی یافتند
  • Herkes ölümden ürker, korkar. Bu kavimse ona bıyık altından gülmektedir. 3495
  • مرگ کاین جمله از او در وحشت‌‌اند ** می‌‌کنند این قوم بر وی ریشخند
  • Kimse onların gönlüne galip gelmez. Sedefe zarar gelir, inciye değil.
  • کس نیابد بر دل ایشان ظفر ** بر صدف آید ضرر نی بر گهر
  • Onlar fıkhı ve nahvı terk etmişlerdir ama mahvolmayı ve yokluğu ihtiyar etmişlerdir.
  • گر چه نحو و فقه را بگذاشتند ** لیک محو و فقر را برداشتند
  • Sekiz cennetin nakışları parladıkça onların gönül levhine vurur, orada tecelli eder.
  • تا نقوش هشت جنت تافته ست ** لوح دلشان را پذیرا یافته ست‌‌
  • Tanrı’nın doğruluk makamında oturanların, orasını yurt edinenlerin derecesi; arştan da yücedir, kürsüden de, boşluktan da!
  • برترند از عرش و کرسی و خلا ** ساکنان مقعد صدق خدا
  • Peygamber Aleyhisselâm’ın, Zeyd’e “Bugün nasılsın, nasıl kalktın?” diye sorması, onun da “Mümin olarak ey Tanrı elçisi diye cevap vermesi
  • پرسیدن پیغامبر علیه السلام مر زید را امروز چونی و چون برخاستی و جواب گفتن او که اصبحت مومنا یا رسول الله‌‌