- Fakat ezelden ebede kadar zuhur ede gelen her yeni nakış, gönle akseder, orada perdesiz, apaçık surette tecilli eder.
- تا ابد هر نقش نو کاید بر او ** مینماید بیحجابی اندر او
- Gönüllerini cilâlamış olanlar; renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler.
- اهل صیقل رستهاند از بوی و رنگ ** هر دمی بینند خوبی بیدرنگ
- Onlar, ilmin kabuğundaki nakşı bırakmışlar, Aynel yakîn bayrağını kaldırmışlardır.
- نقش و قشر علم را بگذاشتند ** رایت عین الیقین افراشتند
- Düşünceyi bırakmışlar, âşinalık denizini bulmuşlar, bilişikte yok olmuşlardır.
- رفت فکر و روشنایی یافتند ** نحر و بحر آشنایی یافتند
- Herkes ölümden ürker, korkar. Bu kavimse ona bıyık altından gülmektedir. 3495
- مرگ کاین جمله از او در وحشتاند ** میکنند این قوم بر وی ریشخند
- Kimse onların gönlüne galip gelmez. Sedefe zarar gelir, inciye değil.
- کس نیابد بر دل ایشان ظفر ** بر صدف آید ضرر نی بر گهر
- Onlar fıkhı ve nahvı terk etmişlerdir ama mahvolmayı ve yokluğu ihtiyar etmişlerdir.
- گر چه نحو و فقه را بگذاشتند ** لیک محو و فقر را برداشتند
- Sekiz cennetin nakışları parladıkça onların gönül levhine vurur, orada tecelli eder.
- تا نقوش هشت جنت تافته ست ** لوح دلشان را پذیرا یافته ست
- Tanrı’nın doğruluk makamında oturanların, orasını yurt edinenlerin derecesi; arştan da yücedir, kürsüden de, boşluktan da!
- برترند از عرش و کرسی و خلا ** ساکنان مقعد صدق خدا
- Peygamber Aleyhisselâm’ın, Zeyd’e “Bugün nasılsın, nasıl kalktın?” diye sorması, onun da “Mümin olarak ey Tanrı elçisi diye cevap vermesi
- پرسیدن پیغامبر علیه السلام مر زید را امروز چونی و چون برخاستی و جواب گفتن او که اصبحت مومنا یا رسول الله
- Peygamber bir sabah Zeyd’e “ Ey temiz ve sâf arkadaş, sabahı nasıl ettin? Diye sordu. 3500
- گفت پیغمبر صباحی زید را ** کیف اصبحت ای رفیق با صفا