English    Türkçe    فارسی   

1
3495-3504

  • Herkes ölümden ürker, korkar. Bu kavimse ona bıyık altından gülmektedir. 3495
  • مرگ کاین جمله از او در وحشت‌‌اند ** می‌‌کنند این قوم بر وی ریشخند
  • Kimse onların gönlüne galip gelmez. Sedefe zarar gelir, inciye değil.
  • کس نیابد بر دل ایشان ظفر ** بر صدف آید ضرر نی بر گهر
  • Onlar fıkhı ve nahvı terk etmişlerdir ama mahvolmayı ve yokluğu ihtiyar etmişlerdir.
  • گر چه نحو و فقه را بگذاشتند ** لیک محو و فقر را برداشتند
  • Sekiz cennetin nakışları parladıkça onların gönül levhine vurur, orada tecelli eder.
  • تا نقوش هشت جنت تافته ست ** لوح دلشان را پذیرا یافته ست‌‌
  • Tanrı’nın doğruluk makamında oturanların, orasını yurt edinenlerin derecesi; arştan da yücedir, kürsüden de, boşluktan da!
  • برترند از عرش و کرسی و خلا ** ساکنان مقعد صدق خدا
  • Peygamber Aleyhisselâm’ın, Zeyd’e “Bugün nasılsın, nasıl kalktın?” diye sorması, onun da “Mümin olarak ey Tanrı elçisi diye cevap vermesi
  • پرسیدن پیغامبر علیه السلام مر زید را امروز چونی و چون برخاستی و جواب گفتن او که اصبحت مومنا یا رسول الله‌‌
  • Peygamber bir sabah Zeyd’e “ Ey temiz ve sâf arkadaş, sabahı nasıl ettin? Diye sordu. 3500
  • گفت پیغمبر صباحی زید را ** کیف اصبحت ای رفیق با صفا
  • Zeyd: “ Mümin bir kul olarak” deyince “ İman bağın yeşermiş, çiçekler açmışsa nişanesi nerede?” dedi.
  • گفت عبدا مومنا باز اوش گفت ** کو نشان از باغ ایمان گر شگفت‌‌
  • Zeyd dedi ki: “ Gündüzleri susuz geçirdim, geceleri aşktan, yanıp yakılmadan uyumadım.
  • گفت تشنه بوده‌‌ام من روزها ** شب نخفته ستم ز عشق و سوزها
  • Mızrak kalkandan nasıl geçerse ben de gündüzlerden, gecelerden öyle geçtim. (onlar beni tutamadıkları gibi onlardan bana bir şey de bulaşmadı.)
  • تا ز روز و شب گذر کردم چنان ** که از اسپر بگذرد نوک سنان‌‌
  • Ondan dolayı bence bütün şeraitler, bütün dinler birdir. Bence yüz binlerce yılla bir saat aynı.
  • که از آن سو جمله‌‌ی ملت یکی ست ** صد هزاران سال و یک ساعت یکی ست‌‌