English    Türkçe    فارسی   

1
3508-3517

  • Benim önümde sekiz cennetle yedi cehennem, şaman önündeki put gibi apaçık ve meydanda.
  • هشت جنت هفت دوزخ پیش من ** هست پیدا همچو بت پیش شمن‌‌
  • Halkı, değirmende buğdayı arpadan fark edercesine teker, teker tanıyorum.
  • یک به یک وامی‌‌شناسم خلق را ** همچو گندم من ز جو در آسیا
  • Cennetlik kim, yabancı nerede? Bence yılan ve balık gibi apaşikâr. 3510
  • که بهشتی کیست و بیگانه کی است ** پیش من پیدا چو مار و ماهی است‌‌
  • “ Kıyamet günü, bazı yüzler ak olur, bazıları kara...” Sırrı, şimdiden meydana çıktı. Bu halkın bir kısmının yüzü ak, bir kısmının kara.”
  • این زمان پیدا شده بر این گروه ** یوم تبیض و تسود وجوه‌‌
  • Hakikatte bazı ruhlar, bundan önce de ( dünyaya gelmeden de) ayıplıydı. Fakat ana rahminde olduğu için hali, halka gizliydi.
  • پیش از این هر چند جان پر عیب بود ** در رحم بود و ز خلقان غیب بود
  • Şakî, ana karnında şakî olur (fakat bilinmez) Cisim âlemindeyse cisimdeki hallerden, ruhun halleri de anlaşılır.
  • الشقی من شقی فی بطن الام ** من سمات الجسم یعرف حالهم‌‌
  • Vücut da ana gibi can çocuğuna gebedir. Ölüm, doğmak derdi ve kıyamettir.
  • تن چو مادر طفل جان را حامله ** مرگ درد زادن است و زلزله‌‌
  • Bu dünyada geçmiş canların hepsi, “ O ferahlı can acaba nasıl doğacak?” diye beklemektedirler. 3515
  • جمله جانهای گذشته منتظر ** تا چگونه زاید آن جان بطر
  • Zenciler, o mutlaka bizdendir derler. Beyazlar da, imkânı yok... O çok güzel olacak, derler.
  • زنگیان گویند خود از ماست او ** رومیان گویند بس زیباست او
  • Vücudun canı, ahiret âlemine doğunca artık beyaz, kara ihtilafı kalmaz.
  • چون بزاید در جهان جان و جود ** پس نماند اختلاف بیض و سود