- Fakat doğmadıkça anlamak, âlemdeki müşkül işlerdendir. Çünkü henüz doğmamış çocuğun nasıl olduğunu bilen azdır.
- تا نزاد او مشکلات عالم است ** آن که نازاده شناسد او کم است
- Bunu anlayan kişi, ancak Tanrı nuruyla bakıp gören kişidir. Böyle olan zat, bâtına da nüfuz edebilir. 3520
- او مگر ینظر بنور الله بود ** کاندرون پوست او را ره بود
- Nutfenin aslı beyaz renkli ve hoştur. Fakat beyaz kişinin canının aksi;
- اصل آب نطفه اسپید است و خوش ** لیک عکس جان رومی و حبش
- Nutfeye renk verir, onu en güzel şekle sokar; kara kişinin canının aksi de bir kısım halkı, en aşağılık bir renge, en bayağı bir şekle sürer, götürür.
- میدهد رنگ احسن التقویم را ** تا به اسفل میبرد این نیم را
- Bu söze nihayet yoktur. Sen yine atını sür de biz kervandan geri kalmayalım.
- این سخن پایان ندارد باز ران ** تا نمانیم از قطار کاروان
- Bir gün her zümrenin önünde, saman çöpü müsün , dağ mı. Hindu musun, Türk mü? Meydana çıkar.
- یوم تبیض و تسود وجوه ** ترک و هندو شهره گردد ز آن گروه
- Hindu ile Türk, ana karnında belli olmaz. Fakat doğunca zayıf mı kuvvetli mi... herkes görür anlar. 3525
- در رحم پیدا نباشد هند و ترک ** چون که زاید بیندش زار و سترگ
- Zeyd “ Ben halkı, kadın, erkek... Herkesi, kıyamet günündeymiş gibi apaçık görüyorum.
- جمله را چون روز رستاخیز من ** فاش میبینم عیان از مرد و زن
- Hemen şimdicik söyleyeyim mi? Yoksa kapayayım mı?” dedi. Mustafa, dudağını ısırarak sus demek istedi.
- هین بگویم یا فرو بندم نفس ** لب گزیدش مصطفی یعنی که بس
- Zeyd dedi ki: “Ey Tanrı Peygamberi, haşir sırrını söyleyeyim de bugün dünyada kıyameti koparayım mı?
- یا رسول الله بگویم سر حشر ** در جهان پیدا کنم امروز نشر