- Susuzların, havuzun etrafında koşup durduklarını apaçık göstereyim.
- و آن کسان که تشنه بر گردش دوان ** گشتهاند این دم نمایم من عیان
- Onların omuzları omuzlarıma sürünmekte, naraları kulağıma gelmekte.
- میبساید دوششان بر دوش من ** نعرههاشان میرسد در گوش من
- İşte gözümün önünde... Cennet ehli, dilekleriyle birbirlerini kucaklamışlar;
- اهل جنت پیش چشمم ز اختیار ** در کشیده یکدگر را در کنار
- Birbirlerinin ellerini ziyaret ediyor, musafahada bulunuyorlar, dudaklarından buseler yağmalıyorlar. 3540
- دست همدیگر زیارت میکنند ** از لبان هم بوسه غارت میکنند
- Aşağılık kişilerin hasret naralarından, “ ah, ah” diye bağrışmalarından kulağım sağır oldu.
- کر شد این گوشم ز بانگ آه آه ** از خسان و نعرهی وا حسرتاه
- Bu söylediklerim ancak işaretlerden ibarettir. Daha derin söylerim ama Peygamberi incitmekten korkuyorum.”
- این اشارتهاست گویم از نغول ** لیک میترسم ز آزار رسول
- Zeyd, böylece sarhoş, harap bir surette söyleyip duruyordu. Peygamber, yakasını büktü.
- همچنین میگفت سر مست و خراب ** داد پیغمبر گریبانش به تاب
- Dedi ki: “ Kendine gel, atın pek hızlı gidiyor, yuları çek. “Tanrı haya etmez” hükmünün aksi vurdu, utanma ortadan kalktı.
- گفت هین در کش که اسبت گرم شد ** عکس حق لا يستحيی زد شرم شد
- Aynan, kılıftan çıktı. Ayna ve terazi yalan söyler mi? 3545
- آینهی تو جست بیرون از غلاف ** آینه و میزان کجا گوید خلاف
- Ayna ile terazi, kimse incinmesin, utanmasın diye sözünü saklar mı?
- آینه و میزان کجا بندد نفس ** بهر آزار و حیای هیچ کس