English    Türkçe    فارسی   

1
3539-3548

  • İşte gözümün önünde... Cennet ehli, dilekleriyle birbirlerini kucaklamışlar;
  • اهل جنت پیش چشمم ز اختیار ** در کشیده یکدگر را در کنار
  • Birbirlerinin ellerini ziyaret ediyor, musafahada bulunuyorlar, dudaklarından buseler yağmalıyorlar. 3540
  • دست همدیگر زیارت می‌‌کنند ** از لبان هم بوسه غارت می‌‌کنند
  • Aşağılık kişilerin hasret naralarından, “ ah, ah” diye bağrışmalarından kulağım sağır oldu.
  • کر شد این گوشم ز بانگ آه آه ** از خسان و نعره‌‌ی وا حسرتاه‌‌
  • Bu söylediklerim ancak işaretlerden ibarettir. Daha derin söylerim ama Peygamberi incitmekten korkuyorum.”
  • این اشارتهاست گویم از نغول ** لیک می‌‌ترسم ز آزار رسول‌‌
  • Zeyd, böylece sarhoş, harap bir surette söyleyip duruyordu. Peygamber, yakasını büktü.
  • همچنین می‌‌گفت سر مست و خراب ** داد پیغمبر گریبانش به تاب‌‌
  • Dedi ki: “ Kendine gel, atın pek hızlı gidiyor, yuları çek. “Tanrı haya etmez” hükmünün aksi vurdu, utanma ortadan kalktı.
  • گفت هین در کش که اسبت گرم شد ** عکس حق لا يستحيی زد شرم شد
  • Aynan, kılıftan çıktı. Ayna ve terazi yalan söyler mi? 3545
  • آینه‌‌ی تو جست بیرون از غلاف ** آینه و میزان کجا گوید خلاف‌‌
  • Ayna ile terazi, kimse incinmesin, utanmasın diye sözünü saklar mı?
  • آینه و میزان کجا بندد نفس ** بهر آزار و حیای هیچ کس‌‌
  • Ayna ile teraziye yüzlerce yıl hizmet etsen onlar yine doğrucu ve kadri yüce mihenklerdir.
  • آینه و میزان محکهای سنی ** گر دو صد سالش تو خدمتها کنی‌‌
  • Sen benim sırrımı sakla, doğruyu gizle; sen de eksik gösterme, fazla göster, ( diye yalvarsan bile)
  • کز برای من بپوشان راستی ** بر فزون بنما و منما کاستی‌‌