- Tanrı’nın merhameti herkese şâmil olduğundan diler ki o rahmet, herkesi aydınlatsın.
- خواهد آن رحمت بتابد بر همه ** بر بد و نیک از عموم مرحمه
- Her bey, her esir, ümit ve korkuyla Tanrı’dan çekinsin. 3615
- حق همیخواهد که هر میر و اسیر ** با رجا و خوف باشند و حذیر
- Bu ümit ve korku: herkes bu perdenin ardında beslenip yetişsin diye perde ardına girmiştir.
- این رجا و خوف در پرده بود ** تا پس این پرده پرورده شود
- Ümit ve korku perdesini yırttın mı... Gayb, bütün şâşâasıyla ortaya çıkar.
- چون دریدی پرده کو خوف و رجا ** غیب را شد کر و فری بر ملا
- Bir genç dere kıyısında balık tutan birisini görüp, “Bu balıkçı Süleyman olmalı” diye zanna düştü.
- بر لب جو برد ظنی یک فتا ** که سلیمان است ماهیگیر ما
- Süleyman’sa neden yalnız ve gizlenmiş; değilse nasıl oluyor da bu derece Süleyman’a benziyor?”
- گر وی است این از چه فرد است و خفی است ** ور نه سیمای سلیمانیش چیست
- Süleyman tekrar müstakil bir padişah oluncaya kadar gönlünde bu şüphe vardı. 3620
- اندر این اندیشه میبود او دو دل ** تا سلیمان گشت شاه و مستقل
- Dev, onun tahtından, diyarından yıkılıp gitti; baht kılıcı, o şeytanın kanını döktü.
- دیو رفت از ملک و تخت او گریخت ** تیغ بختش خون آن شیطان بریخت
- Yine yüzüğünü parmağına taktı dev ve peri askerlerini yine başına topladı.
- کرد در انگشت خود انگشتری ** جمع آمد لشکر دیو و پری
- Halk, seyretmek için tapuya geldiler, düşünceye kapılmış olan genç de onların arasına katılıp huzura vardı.
- آمدند از بهر نظاره رجال ** در میانشان آن که بد صاحب خیال