English    Türkçe    فارسی   

1
3620-3629

  • Süleyman tekrar müstakil bir padişah oluncaya kadar gönlünde bu şüphe vardı. 3620
  • اندر این اندیشه می‌‌بود او دو دل ** تا سلیمان گشت شاه و مستقل‌‌
  • Dev, onun tahtından, diyarından yıkılıp gitti; baht kılıcı, o şeytanın kanını döktü.
  • دیو رفت از ملک و تخت او گریخت ** تیغ بختش خون آن شیطان بریخت‌‌
  • Yine yüzüğünü parmağına taktı dev ve peri askerlerini yine başına topladı.
  • کرد در انگشت خود انگشتری ** جمع آمد لشکر دیو و پری‌‌
  • Halk, seyretmek için tapuya geldiler, düşünceye kapılmış olan genç de onların arasına katılıp huzura vardı.
  • آمدند از بهر نظاره رجال ** در میانشان آن که بد صاحب خیال‌‌
  • Süleyman’ın parmağında yüzüğü görünce düşüncesi, kuruntusu tamamı ile geçti.
  • چون در انگشتش بدید انگشتری ** رفت اندیشه و تحری یک سری‌‌
  • Vehim, işin gizli, kapalı olduğu zamandadır. Bu araştırma görünmeyen şey içindir. 3625
  • وهم آن گاه است کان پوشیده است ** این تحری از پی نادیده است‌‌
  • Ortada olmayan şeyin kuruntusu, büyüdükçe büyür. Fakat gaypta olana şey, meydana çıktı mı, kuruntu geçer.
  • شد خیال غایب اندر سینه زفت ** چون که حاضر شد خیال او برفت‌‌
  • Nurlu gökyüzü yağışsız olmaz ama kara yeryüzü de nebatatı yetiştirmeden vazgeçmez.
  • گر سمای نور بی‌‌باریده نیست ** هم زمین تار بی‌‌بالیده نیست‌‌
  • Bana gayba iman edenler gerek... Onun için bu fâni konağın penceresini örttüm.
  • يؤمنون بالغيب می‌‌باید مرا ** ز آن ببستم روزن فانی سرا
  • Nasıl izhar eder de gökleri yarar, açarım; eğer hakikatleri meydana korsam, nasıl “ Bunda bir ayıp, bir noksan gördün mü?” diyebilirim?
  • چون شکافم آسمان را در ظهور ** چون بگویم هل تری فیها فطور