- Dev, onun tahtından, diyarından yıkılıp gitti; baht kılıcı, o şeytanın kanını döktü.
- دیو رفت از ملک و تخت او گریخت ** تیغ بختش خون آن شیطان بریخت
- Yine yüzüğünü parmağına taktı dev ve peri askerlerini yine başına topladı.
- کرد در انگشت خود انگشتری ** جمع آمد لشکر دیو و پری
- Halk, seyretmek için tapuya geldiler, düşünceye kapılmış olan genç de onların arasına katılıp huzura vardı.
- آمدند از بهر نظاره رجال ** در میانشان آن که بد صاحب خیال
- Süleyman’ın parmağında yüzüğü görünce düşüncesi, kuruntusu tamamı ile geçti.
- چون در انگشتش بدید انگشتری ** رفت اندیشه و تحری یک سری
- Vehim, işin gizli, kapalı olduğu zamandadır. Bu araştırma görünmeyen şey içindir. 3625
- وهم آن گاه است کان پوشیده است ** این تحری از پی نادیده است
- Ortada olmayan şeyin kuruntusu, büyüdükçe büyür. Fakat gaypta olana şey, meydana çıktı mı, kuruntu geçer.
- شد خیال غایب اندر سینه زفت ** چون که حاضر شد خیال او برفت
- Nurlu gökyüzü yağışsız olmaz ama kara yeryüzü de nebatatı yetiştirmeden vazgeçmez.
- گر سمای نور بیباریده نیست ** هم زمین تار بیبالیده نیست
- Bana gayba iman edenler gerek... Onun için bu fâni konağın penceresini örttüm.
- يؤمنون بالغيب میباید مرا ** ز آن ببستم روزن فانی سرا
- Nasıl izhar eder de gökleri yarar, açarım; eğer hakikatleri meydana korsam, nasıl “ Bunda bir ayıp, bir noksan gördün mü?” diyebilirim?
- چون شکافم آسمان را در ظهور ** چون بگویم هل تری فیها فطور
- Bu karanlıkta arayıp taradıkça herkes, yüzünü bir tarafa çevirir; 3630
- تا در این ظلمت تحری گسترند ** هر کسی رو جانبی میآورند