- Ortada olmayan şeyin kuruntusu, büyüdükçe büyür. Fakat gaypta olana şey, meydana çıktı mı, kuruntu geçer.
- شد خیال غایب اندر سینه زفت ** چون که حاضر شد خیال او برفت
- Nurlu gökyüzü yağışsız olmaz ama kara yeryüzü de nebatatı yetiştirmeden vazgeçmez.
- گر سمای نور بیباریده نیست ** هم زمین تار بیبالیده نیست
- Bana gayba iman edenler gerek... Onun için bu fâni konağın penceresini örttüm.
- يؤمنون بالغيب میباید مرا ** ز آن ببستم روزن فانی سرا
- Nasıl izhar eder de gökleri yarar, açarım; eğer hakikatleri meydana korsam, nasıl “ Bunda bir ayıp, bir noksan gördün mü?” diyebilirim?
- چون شکافم آسمان را در ظهور ** چون بگویم هل تری فیها فطور
- Bu karanlıkta arayıp taradıkça herkes, yüzünü bir tarafa çevirir; 3630
- تا در این ظلمت تحری گسترند ** هر کسی رو جانبی میآورند
- İşler bir zaman aksine gider; hırsız, polisi dar ağacına sürükler...
- مدتی معکوس باشد کارها ** شحنه را دزد آورد بر دارها
- Böylece bir nice sultan, bir nice yüce himmetli, bir müddet kendi kuluna kul olur.
- تا که بس سلطان و عالی همتی ** بندهی بندهی خود آید مدتی
- Kul, efendisinin huzurunda değilken de kulluğunu korur, itaatten çıkmazsa bu kulluk iyi ve hoş bir kulluktur.
- بندگی در غیب آید خوب و گش ** حفظ غیب آید در استعباد خوش
- Bu padişahın önünde onu öğen kişi nerede, padişah yokken bile ondan utanıp çekinen nerede.
- کو که مدح شاه گوید پیش او ** تا که در غیبت بود او شرم رو
- Memleket ucunda, padişahtan saltanat sayesinden uzak bir kale dizdarı; 3635
- قلعه داری کز کنار مملکت ** دور از سلطان و سایهی سلطنت