English    Türkçe    فارسی   

1
3641-3650

  • Hakikatın kapalı, örtülü olması ve gayba inanmak daha iyi, daha makbul olunca ağzın kapalı, dudağın yumuk olması elbette iyidir.
  • چون که غیب و غایب و رو پوش به ** پس لبان بر بند لب خاموش به‌‌
  • Kardeş, sözden el çek ki bizzat Tanrı, sende Ledün ilmini meydana çıkarsın.
  • ای برادر دست وا دار از سخن ** خود خدا پیدا کند علم لدن‌‌
  • Güneşin varlığına delil kendisi yeter. Tanrı’dan daha ulu şahit kimdir?
  • بس بود خورشید را رویش گواه ** أی شی‌‌ء أعظم الشاهد إله‌‌
  • Hayır... Söyleyeceğim çünkü Kur’an’da şahadet hususunda hep beraberce Tanrı da anılmıştır, melek de âlimler de.
  • نه بگویم چون قرین شد در بیان ** هم خدا و هم ملک هم عالمان‌‌
  • Tanrı da şahadet eder, melekler de, bilgili kişiler de: Şüphe yok ki Rabb, ancak daimî Tanrı’dır... 3645
  • یشهد الله و الملک و اهل العلوم ** إنه لا رب إلا من یدوم‌‌
  • Hak, şahadet edince melek kim oluyor ki şahadette Tanrı ile müşterek olsun!
  • چون گواهی داد حق که بود ملک ** تا شود اندر گواهی مشترک‌‌
  • Çünkü ziyaya tahammül edemeyen zavallı gözlerle biçare gönüllerin güneşin nuruna ve güneşe takatleri yoktur.
  • ز آن که شعشاع حضور آفتاب ** بر نتابد چشم و دلهای خراب‌‌
  • Bu çeşit gözler, böyle gönüller, yarasaya benzerler. Yarasa güneşin ışığına, güneşin hararetine tahammül edemez, ümidini keser ( güneşten mahrum kalır)
  • چون خفاشی کاو تف خورشید را ** بر نتابد بگسلد اومید را
  • Gökyüzünde cilve eden güneşe şahadette, melekleri de bize dost, bize eş bil!
  • پس ملایک را چو ما هم یار دان ** جلوه گر خورشید را بر آسمان‌‌
  • “ Biz o tek güneşten nurlandık, güneşin halifesi gibi zayıfları nurlandık” diye şahadet ederler. 3650
  • کاین ضیا ما ز آفتابی یافتیم ** چون خلیفه بر ضعیفان تافتیم‌‌