- Alevler şehrin yarısını sardı. Su bile ondan korkmakta, şaşırmaktaydı!
- نیم شهر از شعلهها آتش گرفت ** آب میترسید از آن و میشگفت
- Akıllı kişiler, ateşe kovalarla su ve sirke döküyorlar. 3710
- مشکهای آب و سرکه میزدند ** بر سر آتش کسان هوشمند
- Yangın inada gelip alevini artırıyordu. Ona Tanrı yardım etmekteydi.
- آتش از استیزه افزون میشدی ** میرسید او را مدد از بیحدی
- Halk Ömer’e yüz tuttular, koşa koşa gidip “Yangınımız suyla sönmüyor?” dediler.
- خلق آمد جانب عمر شتاب ** کاتش ما مینمیرد هیچ از آب
- Ömer “O yangın, Tanrı alâmetlerindendir. Sizin hasislik ateşinizden bir şûledir.
- گفت آن آتش ز آیات خداست ** شعلهای از آتش بخل شماست
- Suyu bırakın yoksullara ekmek dağıtın. Eğer bana tâbi iseniz hasisliği terk edin” dedi.
- آب بگذارید و نان قسمت کنید ** بخل بگذارید اگر آل منید
- Halk, Ömer’e “ Bizim kapılarımız açık. Cömert kişileriz, mürüvvet ehliyiz, dediler. 3715
- خلق گفتندش که در بگشودهایم ** ما سخی و اهل فتوت بودهایم
- Ömer dedi ki: “ Siz, âdet olduğu için yoksullara ekmek verdiniz, Tanrı için eli açık olmadınız.
- گفت نان در رسم و عادت دادهاید ** دست از بهر خدا نگشادهاید
- Öğünmek, görünmek, nazlanmak için cömertlik etmektesiniz; korkudan. Tanrı’dan çekinmeden, ona niyaz etme yüzünden değil!”
- بهر فخر و بهر بوش و بهر ناز ** نه از برای ترس و تقوی و نیاز
- Mal tohumdur, her çorak yere ekmek; kılıcı her yol vurucunun eline verme!
- مال تخم است و به هر شوره منه ** تیغ را در دست هر ره زن مده