English    Türkçe    فارسی   

1
3733-3742

  • Mürüvvette Tih sahrasında Musa’nın bulutusun. O bulutta eşi görülmemiş nimetler, ekmekler yağar.”
  • در مروت ابر موسایی به تیه ** کآمد از وی خوان و نان بی‌‌شبیه‌‌
  • Bu bulutlar, çalışıp çabalar, buğday bitirirler. Halk onu pişirip bal gibi tatlı bir hale koyarl.
  • ابرها گندم دهد کان را به جهد ** پخته و شیرین کند مردم چو شهد
  • Halbuki Musa’nın bulutu rahmet kanadını açar, halka zahmetsizce pişmiş ve tatlı nimetler verir. 3735
  • ابر موسی پر رحمت بر گشاد ** پخته و شیرین بی‌‌زحمت بداد
  • O bulutun rahmeti, kerem sofrasında pişmiş yemek yiyenler için âlemde bayrak açmıştır.
  • از برای پخته خواران کرم ** رحمتش افراشت در عالم علم‌‌
  • O vergi ve o ihsan, niyaz ehlinden tam kırk yıl, bir gün bile eksik olmadı.
  • تا چهل سال آن وظیفه و آن عطا ** کم نشد یک روز از آن اهل رجا
  • Nihayet onlar, bayağılıklarından kalkıp pırasa, tere ve marul istediler; onun üzerine kesildi.
  • تا هم ایشان از خسیسی خاستند ** گندنا و تره و خس خواستند
  • Ahmed’in yüce ümmeti için o yemek kıyamete kadar bakidir.
  • امت احمد که هستند از کرام ** تا قیامت هست باقی آن طعام‌‌
  • Peygamber’in “Rabbime misafir olurum” demesi ortalığa yayılınca, “O beni doyurur, su verir” sözü, bu mânevi yemekten kinaye oldu. 3740
  • چون ابیت عند ربی فاش شد ** یطعم و یسقی کنایت زاش شد
  • Bunu, hiç tevil etmeden kabul et ki boğazına bal ve süt gibi lezzetli gelsin.
  • هیچ بی‌‌تاویل این را در پذیر ** تا در آید در گلو چون شهد و شیر
  • Çünkü tevil ihsan edilen şeyi geri vermektir. Çünkü tevilci hakikatı hata görür.
  • ز آن که تاویل است وا داد عطا ** چون که بیند آن حقیقت را خطا