English    Türkçe    فارسی   

1
3768-3777

  • Fakat bir kapı açıldı mı, şaşırır. Tamah ümidinin kuşu uçup gider.
  • چون گشاه شد دری حیران شود ** مرغ اومید و طمع پُران شود
  • Akıllı bir kişi, bir viranede ansızın define buldu, onun için her viraneye koşuyor.
  • غافلی ناگه به ویران گنج یافت ** سوی هر ویران از آن پس می‌‌شتافت‌‌
  • Sen, yoklukta bir inci bulamadıysan gayri orada ne diye inci arıyorsun? 3770
  • تا ز درویشی نیابی تو گهر ** کی گهر جویی ز درویشی دگر
  • Zan, yıllarca kendi ayağıyla koşsa burnunun direğinden ileriye geçemez (olduğu yerde sayar, durur).
  • سالها گر ظن دود با پای خویش ** نگذرد ز اشکاف بینیهای خویش‌‌
  • Burnuna gayptan bir koku gelmedikçe, söyle… burnunun ucundan başka bir şey görebilir misin?
  • تا به بینی نایدت از غیب بو ** غیر بینی هیچ می‌‌بینی بگو
  • O kâfirin, Ali –Keremmallahu Vechehu- ye “Bana üstün gelmişken niçin elinden kılıcını attın?” diye sorması
  • سوال کردن آن کافر از امیر المومنین علی علیه السلام که بر چون منی مظفر شدی شمشیر را از دست چون انداختی // پس بگفت آن نومسلمان ولی ** از سر مستی و لذت با علی
  • Ali’ye dedi ki: “Ya Emîrel Müminîn, buyur da can; tende, ana karnındaki cenin gibi canlansın, oynasın.
  • که بفرما یا امیر المومنین.** تا بجنبد جان به تن در چون جنین
  • Ey can, yedi yıldız; ana karnına düşen her çocuğu, muayyen müddetlerde ve nöbetle terbiye eder.
  • هفت اختر هر جنین را مدتی ** می‌‌کنند ای جان به نوبت خدمتی‌‌
  • Ceninin canlanma zamanı gelince ona yardım eden güneştir. 3775
  • چون که وقت آید که جان گیرد جنین ** آفتابش آن زمان گردد معین‌‌
  • Cenin, güneşin tesiriyle harekete gelir. Güneş, ona derhal can bağışlar.
  • این جنین در جنبش آید ز آفتاب ** کافتابش جان همی‌‌بخشد شتاب‌‌
  • Cenine güneş doğmadıkça, güneşin nuru, ona vurmadıkça öbür yıldızların tesiriyle canlanmaz. Onlar, ancak suretine hizmet ederler.
  • از دگر انجم بجز نقشی نیافت ** این جنین تا آفتابش بر نتافت‌‌