Savaşırken içime bir vesvese, bir benlik geldi; kılıcı gizlemeyi münasip gördüm.
چون در آمد علتی اندر غزا ** تیغ را دیدم نهان کردن سزا
Bu suretle “Sevgisi Tanrı içindir” denmesini diledim; ancak Tanrı için birisine düşmanlık etmeli.
تا احب لله آید نام من ** تا که ابغض لله آید کام من
Cömertliğimin Tanrı yolunda olmasını, varımı yine Tanrı için sakınmamı istedim.
تا که اعطا لله آید جود من ** تا که امسک لله آید بود من
Benim sakınmam da ancak Tanrı içindir. Vermem de... Tamamı ile Tanrınınım, başkasının değil.3805
بخل من لله عطا لله و بس ** جمله للهام نیم من آن کس
Tanrı için ne yapıyorsam bu yapışım, taklit değildir; hayale kapılarak, şüpheye düşerek de değil. Yaptığımı, işlediğimi, ancak görerek yapıyor, görerek işliyorum.
و آن چه لله میکنم تقلید نیست ** نیست تخییل و گمان جز دید نیست
Hüküm çıkarmadan arayıp taramadan kurtuldum. Elimle Tanrı eteğine yapıştım.
ز اجتهاد و از تحری رستهام ** آستین بر دامن حق بستهام
Uçarsam uçtuğum yeri görmekteyim, dönersem döndüğüm yeri.
گر همیپرم همیبینم مطار ** ور همیگردم همیبینم مدار
Bir yük taşıyorsam nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ayım, önümde güneş, kılavuzuyum.
ور کشم باری بدانم تا کجا ** ماهم و خورشید پیشم پیشوا
Halka bundan fazla söylemeye imkân yok; denizin ırmağa sığması mümkün değildir.3810
بیش از این با خلق گفتن روی نیست ** بحر را گنجایی اندر جوی نیست
Akılların alacağı kadar aşağı mertebeden söylemekteyim. Bu, ayıp değil, Peygamberin işidir.
پست میگویم به اندازهی عقول ** عیب نبود این بود کار رسول